dirlik is. 1. Yaşayış, hayat, sağlık, varlık, geçim. 2. Huzur, erinç:
"Madem birsin, birlik olsun / Dilde, dinde, milliyette / Murat et de dirlik olsun / Baştan başa cemiyette" -O. S. Orhon. 3.
tar. Osmanlı Devleti'nde bir hizmete karşılık olmak üzere bir kimseye devletçe verilen aylık veya bir yere bağlı gelir:
"Zaten onun için, hazinelerin, varlıkların, dirliklerin ne değeri vardır." -S. Ayverdi.
huzur is. (huzu:ru) 1. Dirlik, baş dinçliği, gönül rahatlığı, rahatlık, erinç:
"Fakat böyle bir zevk ve huzurun devam ve bekası olamaz." -N. F. Kısakürek. 2. Ön, yan, kat, makam, yamaç:
"Ertesi sabah tutukluyu huzuruna çağırtıp ona düşüncesini söylediğinde hiç beklemediği bir karşılık aldı." -İ. O. Anar. 3.
esk. Bir yerde bulunma:
Bu sorunun konuşulması için sizin huzurunuz şarttır. 4.
esk. Padişah katı:
Huzura çıkmak. rahat is. 1. İnsanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, huzur:
"Eniştem de üşengen bir adamdır, rahatı kaçar diye üstüne düşmedi." -M. Ş. Esendal. 2.
sf. Üzüntü, sıkıntı ve tedirginliği olmayan:
"Ben o kadar rahatım, öyle okşayıcı, huzur ve mutluluk verici tatlı rüzgâr karşısındayım ki..." -R. H. Karay. 3.
sf. Sıkıntı veya yorgunluk, tedirginlik vermeyen:
"Ben sana güzel ve rahat bir oda hazırlattım." -P. Safa. 4.
sf. Aldırmaz, gamsız:
Rahat adam. 5.
zf. Kolay bir biçimde, kolaylıkla:
"İstersen beraber gidelim. Haydi al torbanı. Bir saatte rahat varırız." -M. Ş. Esendal. 6.
ünl. "Hazır ol" durumunda bulunanlara, oldukları yerde serbest bir durum almaları için verilen komut.