Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

farımak ne demek?

 - 3 sözlük, 11 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

farımak anlamı
(nsz) 1. Güçsüz düşmek, yorulmak. 2. Eskimek, yıpranmak. 3. Vazgeçmek, usanmak: "Sakin olsam bu sevdadan farısam / Balsız kovan gibi bomboş olurum." -Âşık Veysel. 4. hlk. Kocamak, yaşlanmak, ihtiyarlamak.

Tarama Sözlüğü

farımak anlamı
Yorulmak, zaif düşmek, usanmak, vaz geçmek.

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

farımak anlamı
1. İhtiyarlamak. 2. Yıpranmak, eskimek. 3. Zayıflamak. 4. Yorulmak, yorgunluktan halsiz düşmek. 5. Kuvvetten düşmek, kuvvetsiz kalmak. 6. Herhangi bir iş üzerinde uğraşmaktan kuvveti kesilip dayanamamak. 7. Dinçliğini, canlılığını kaybetmek. 8. Bütün kuvvetini harcamak, elden geleni yapmak.
farımak anlamı
1. Sebze, meyve ve çiçekler, mevsimi geçmek nedeniyle azalmak. 2. Sebze ve meyveler mevsim bitiminde son olarak yetişmek, son turfanda yetişmek.
farımak anlamı
1. Bıkmak, usanmak. 2. Vazgeçmek, caymak. 3. Uslanmak, kötü huylarından vazgeçmek.
farımak anlamı
1. Ateş sönmeye yüz tutmak. 2. Kaynar bir şey soğumak.
farımak anlamı
Tükenmek, bitmek.

*Elmalı, *Korkuteli ve köyleri -Antalya

farımak anlamı
1. Çağı geçmek, erken yaşlanmak (sıkıntı nedeniyle). 2. Güçten, verimden düşmek.
farımak anlamı
Vazgeçmek

Erzurum

farımak anlamı
< Ar. ferağ (?): vaz geçmek; caymak
farımak anlamı
1. Eskimek, vazgeçmek. 2. İhtiyarlamak

Malatya

farımak eş anlamlısı

eskimek
(nsz) 1. Eski duruma gelmek: "Artık eskidiğimiz için evde de pek telaş etmezler." -R. N. Güntekin. 2. Yıpranmak: "Yerde değerli ama artık eskimiş bir halı." -T. Buğra. 3. Yaşlanmak.
ihtiyarlamak
(nsz) 1. Yaşı ilerlemek, yaşlanmak, kocamak. 2. İhtiyar görünüşü almak, ihtiyar görünmek: "Ağlamaktan gözleri şişmiş, zavallı yüzü on sene birden ihtiyarlamıştı." -H. E. Adıvar.
kocamak
(nsz) Yaşı ilerlemek, yaşlanmak, ihtiyarlamak: "Sen de benim nazarımda öyle kocamış bir hâkime benziyorsun ki göstermek istediği ciddiyet boyunun ve yaşının çok üstünde..." -H. Z. Uşaklıgil.
usanmak
(-den) Tekrarlanması, uzun sürmesi dolayısıyla bir şeyden hoşlanmaz veya sıkılır duruma gelmek, bıkmak, bezmek: "Bir iskele kuşu gibi bir aşağı bir yukarı dolaşmaktan da usandım." -E. E. Talu.
vazgeçmek
(-den) 1. Kendi hakkı saydığı bir şeyi artık istemez olmak. 2. Eskiden beri yapmakta olduğu bir şeyi artık yapmaz olmak: İçki alışkanlığından vazgeçtim. 3. Niyetten veya karardan dönmek, caymak: "Günün bu son hazzını çıkarmadan ondan niçin vazgeçeriz?" -A. Ş. Hisar.
yaşlanmak
(nsz) Yaşı ilerlemek, ihtiyarlamak: "Allah'ın takdiri bilinmez ama ben seni hayli yaşlanmış görüyorum." -T. Buğra.
yıpranmak
(nsz) 1. Zamanla veya çok kullanılma sonucu aşınmak, eskimek: "Gömleği ütülü ama yıpranmıştı." -Y. Z. Ortaç. 2. Makine veya makine parçaları aşınıp bozulmak: Dikiş makinesi kullanıla kullanıla yıprandı. 3. Saygınlığı azalmak. 4. mec. Çeşitli etkenlerle eski gücü kalmamak: Onun zekâsı hiç yıpranmamış.
yorulmak
(I) (nsz) Yorgun duruma gelmek: "Artık ciddiyetten yorulmuş gibi silkinerek kısa ve gevrek kahkahasını attı." -P. Safa.
yorulmak
(II) (nsz) Bir sebebe bağlanılmak, yorumlanmak: Bu davranış iyiye yorulmaz.

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.