çok sf. 1. Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı:
"Bana matematik çok kolay geldi." -F. R. Atay. 2.
zf. Aşırı bir biçimde:
"Biz çocuklar evimizi çok beğendik." -A. Kutlu.
hoşgörülü sf. Hoşgörüsü olan, hoşgörüyle davranan, hoşgörü sahibi, müsamahalı, toleranslı:
"Neyse ki Salâh Birsel dünyanın en hoşgörülü, en alçak gönüllü sanatçısı..." -S. İleri.
rahat is. 1. İnsanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, huzur:
"Eniştem de üşengen bir adamdır, rahatı kaçar diye üstüne düşmedi." -M. Ş. Esendal. 2.
sf. Üzüntü, sıkıntı ve tedirginliği olmayan:
"Ben o kadar rahatım, öyle okşayıcı, huzur ve mutluluk verici tatlı rüzgâr karşısındayım ki..." -R. H. Karay. 3.
sf. Sıkıntı veya yorgunluk, tedirginlik vermeyen:
"Ben sana güzel ve rahat bir oda hazırlattım." -P. Safa. 4.
sf. Aldırmaz, gamsız:
Rahat adam. 5.
zf. Kolay bir biçimde, kolaylıkla:
"İstersen beraber gidelim. Haydi al torbanı. Bir saatte rahat varırız." -M. Ş. Esendal. 6.
ünl. "Hazır ol" durumunda bulunanlara, oldukları yerde serbest bir durum almaları için verilen komut.