Az kim. esk. Azot elementinin simgesi.
az sf. 1. Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik, çok karşıtı:
"Heykel konularının parmakla sayılacak kadar az olduğunu ileri sürüyordu." -B. R. Eyuboğlu. 2.
zf. Alışılmış olandan, umulandan veya gerekenden eksik olarak.
ensiz sf. Eni küçük olan, dar:
"Bu ensiz tahta köprü altında ince dere." -E. B. Koryürek.
ev is. 1. Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı. 2. Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut, hane:
"Ana oğul, yeni kiraladıkları eve bir pazar günü taşındılar." -N. Cumalı. 3.
mec. Aile:
Evine bağlı bir adam. 4.
esk. Soy, nesil.
güçlükle zf. (güçlü'kle) Kolay olmayan bir biçimde, zar zor:
"Pazartesi gecesi celepleri güçlükle savdı." -Y. Atılgan.
mikro sf. Küçük, dar, makro karşıtı.
sıkıntılı sf. 1. Sıkıntısı olan:
"Ağrılar kesilmeyince çok sıkıntılı vaziyete düştüm." -R. N. Güntekin. 2. Sıkıntı veren, çileli, kasvetli, meşakkatli, mukassi:
"Son birkaç yılındaki oldukça sıkıntılı durumu bir yana bırakılacak olursa maddi bakımdan rahat, ortanın epey üstünde bir hayatı olmuştur." -A. Ş. Hisar.
sınırlı sf. 1. Sınırı olan, bir sınırla ayrılmış olan, hudutlu. 2. Sınırlanmış, belirlenmiş, belirli, limitet:
"Bizim divan edebiyatımızın da halk edebiyatımızın da konuları sınırlıdır." -N. Cumalı. 3. Az sayıda:
"Bu, sınırlı bir topluluk önünde küçük bir rol oynamak da olsa bana ölüm gibi gelmişti." -A. Ağaoğlu.
yetersiz sf. 1. Gerekli bilgi ve yeteneği olmayan, yeterliği olmayan, kifayetsiz, ehliyetsiz. 2. Eksiği olan, yetecek kadar olmayan. 3. Gereken, istenen niteliği olmayan:
"Fakat anladığına göre, bu önlemlerin hepsi de yetersiz kalmıştı." -A. Ağaoğlu. 4. Verimli olmayan.
yurt is. 1. Bir halkın üzerinde yaşadığı, kültürünü oluşturduğu toprak parçası, vatan:
Türk yurduna Türkiye denir. 2. Memleket:
"Gerideki yurdunu on beş günden fazla boş bırakmak istemez." -F. R. Atay. 3. Bakıma ve barınmaya muhtaç bir grup insanın oturduğu, yetiştirildiği veya bakıldığı kurum:
Güçsüzler yurdu. 4. Göçebe Türklerin oturduğu çadır. 5. Öğrencilerin kaldığı, barındığı yer. 6.
mec. Diyar:
Bu köy pehlivanlar yurdudur. 7.
mec. Bir şeyin ilk veya çok yetiştirildiği yer, vatan. 8.
hlk. Yörüklerin yazın veya kışın oturdukları yer. 9.
esk. Sahip olunan arazi, emlak.