kasılmak (nsz) 1. Kasma işi yapılmak. 2.
tıp Büzülüp toplanmak, büzüşmek, takallüs etmek. 3.
mec. Büyüklenmek, kurumlanmak, gururlanmak:
"Ben Namık Kemal'im, koskoca vatan şairiyim, deyip de kasılmaz hiçbir zaman." -N. Cumalı.
kızmak (nsz) 1. Isıtılan veya ısınan bir nesnenin sıcaklığı çok artmak:
Taşlar güneşten kızmıştı. 2. At, eşek vb. hayvanlar çiftleşmek istemek, kösnümek. 3. Dişi kuşlar zamanı gelip kuluçkaya yatma isteği göstermek. 4.
mec. Öfkelenmek, sinirlenmek:
"Tamamıyla bir Fransız olduğumu anlayınız da şapka giydiğime kızmayınız, olur mu?" -Ö. Seyfettin.
öfkelenmek (-e) Öfkeli duruma düşmek, kızmak, hiddetlenmek:
"Her şeyden alınıyorlar, her şeye öfkeleniyorlar." -Y. K. Karaosmanoğlu.
sinirlenmek (nsz, -e) Duygu ve davranışlarını denetleyemeyecek duruma gelmek, öfkelenmek, köpürmek, feveran etmek:
"Elindeki mendili didikleyerek dudaklarını ısırarak yürüyor, gittikçe sinirleniyordu." -P. Safa.