söz is. 1. Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil. 2. Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük. 3. Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi:
"Yer yer birçok türküde rastladığımız beylik sözler de vardı içinde." -B. R. Eyuboğlu. 4. Kesinlik kazanmayan haber, söylenti:
Ortalıkta bir söz dolaşıyor. 5. Bir işi yapacağını kesin olarak vadetme:
O, sözünde duran bir adamdır. 6. Müzik parçalarının yazılı metni, güfte:
Şarkının sözleri çok anlamlı. uydurma is. 1. Uydurmak işi. 2. Gerçek olmayan, gerçekmiş gibi gösterilen haber, asparagas. 3.
sf. Gerçek dışı, uydurulmuş olan, yalan, sahte, asılsız, düzme:
"Atatürk'ün Osmanlıcayı Türkçeleştirmek hususundaki güzel arzusunu bugünkü ‘uydurma dilcilik' gayretine alet etmişiz." -B. Felek. 4.
sf. Yeni bir biçim verilmiş:
"Ben babamın eskilerinden uydurma şeylerle giyiniyordum." -H. Z. Uşaklıgil.