dövmek (-i) 1. Tokat, yumruk, tekme vurarak canını acıtmak:
"Harp Divanına vermeden önce, şurada kemiklerini kırıncaya kadar bir dövsem!" -H. E. Adıvar. 2. Çamaşır, halı vb.ni tokaç, sopa gibi şeylerle vurarak temizlemek. 3.
(-de) Bir şeyi toz durumuna getirmek için ezmek:
Döveçte karabiber dövmek. 4. Ezmek. 5. Çırpmak. 6. Ateşte ısıtılarak yumuşatılmış bir madeni, vurarak istenilen biçime getirmek:
Demiri tavında dövmeli. 7. Topa tutmak:
Gemi kaleyi dövdü. 8. Çarpmak, sertçe dokunmak:
"Ayakları ile suyu dövüp ürküttüğü balığı gagası ile havalandıran beyaz pelikan." -S. F. Abasıyanık. 9.
(nsz) Davul vb. çalmak, vurmak.
örselemek (-i) 1. Yıpratmak, eskitmek, hırpalamak, zedelemek:
"Geçen zaman beni örseledi." -R. Mağden. 2.
mec. Gücünü azaltmak, canlılığını gidermek, sarsmak:
"Naciye Hanım, kalkık kaşlarıyla başını sallayarak meclisin sükûtunu örseledi." -P. Safa.