davranmak (nsz) 1. Bir kimseye veya bir şeye karşı belli tavır takınmak:
"Hiç gerekmezken dönüyor ve onu yeni görmüş gibi davranıyor." -T. Buğra. 2.
(-e) Bir şeye el atmak, girişmek:
"Onu örnek alan hamallar da camgöbeği takımın diğer parçalarına davrandılar." -E. Şafak. 3.
(-e) Bir işi yapmaya hazır olmak, hazırlanmak:
"Kalbine bu üzüntü düşünce duramadı, ayağa kalkıp gitmeye davrandı." -R. H. Karay.
oynatmak (-i) 1. Oynamasını sağlamak:
"Bir curcuna havası söyledi ve salondakilerin hepsini oynattı." -P. Safa. 2. Kımıldamasına yol açmak:
"Elindeki kamçıyı oynatarak güneş altında yanan ovalarda gözlerini gezdirdi." -M. Ş. Esendal. 3.
(nsz) Herhangi bir canlıya istenilen hareketleri yaptırmak:
Ayı oynatmak. 4.
(nsz) Bir araç, gereç kullanmak:
"Akıllı bir adam mermer üzerinde keser oynatır mı?" -Ö. Seyfettin. 5.
(nsz) Aklını yitirmek:
"Sizinle iki gün daha çalışsam aklımı oynatabilirim." -F. R. Atay. 6.
mec. Korkutmak, heyecanlandırmak:
Yüreğimi oynattın. 7.
mec. Herhangi bir ödevi yerine getirmeyerek karşı tarafı düzenle oyalamak:
Borçlu alacaklıyı iki aydır oynatıyor. 8.
(nsz) tiy. Sahneye koymak:
"Bu ramazan geceleri Karagöz oynatacağız." -H. E. Adıvar.