bağdaşmak (-le) 1. Anlaşmak, uzlaşmak, uymak, imtizaç etmek:
"Gerçekle bağdaşmayan ihtiraslar, insanın duygusunu hüzünden tedirginliğe hatta tiksintiye kadar zorluyor." -T. Buğra. 2. Çocuk oyunlarında arkadaş olmak. 3.
(-e) Bağdaş kurup oturmak:
"İçerde, peykelere bağdaşmış, sarıkları kirli, sakalları seyrek, kara sarı ihtiyarlar." -A. İlhan.
uyuşmak(I)
(nsz) Soğuk, basınç vb. yüzünden vücudun bir yerinde, duygu ve hareket geçici olarak azalmak:
"Öğle yemeğinden sonra sinirlerim uyuştu, ufak bir uyku kestireyim, diye kompartımanımda uzandım." -A. Haşim.
uyuşmak(II)
(nsz, -le) 1. Her konuda birbirine uymak, imtizaç etmek:
"Sanat edebiyat açısından, derginin politikasıyla tam uyuşmasa da burada tek satırıma ilişmediler." -A. Ağaoğlu. 2.
(nsz) Bir iş, düşünce, görüş vb. üzerinde anlaşmaya varmak, uzlaşmak, mutabık kalmak:
"Edirne dayanıp dururken biz İstanbul'da düşmanla pazarlık edeceğiz, uyuşacağız öyle mi?" -Y. K. Karaosmanoğlu.