anlaşmak (nsz) 1. Düşünce, duygu, amaç bakımından birleşmek, antant kalmak:
"Bakın böylesine bir dilimiz olmasaydı, nasıl anlaşacaktık şimdi?" -N. Uygur. 2.
(-le) Sözleşmek, sözleşme imzalamak.
uymak (-e) 1. Ölçüleri birbirini tutmak:
Ayakkabı ayağına iyi uydu. 2. Renk, biçim vb. yönünden birbirini tutmak, uygun düşmek:
Kravat ceketine uymuş. 3. Zevke, anlayışa uygun düşmek:
Sizin tutumunuz bizim görev anlayışımıza uyuyor. 4. Bir inanca, bir anlayışa, bir duruma veya egemen bir güce uygun davranışta bulunmak, riayet etmek:
"Şu acayip sevdaları bırak, muhite uy, zamana uy, hayatını mükemmel kazanırsın." -P. Safa. 5. Bağlı kalmak, tabi olmak:
Birtakım kayıt ve şartlara uymalıydı. 6. Uygun düşmek, münasip olmak:
"Her cihette birbirine uyacak kadın erkek bulmak dünyada kabil değildir." -H. C. Yalçın.
uzlaşmak (nsz) Aralarındaki düşünce veya çıkar ayrılığını, karşılıklı ödünlerle kaldırarak uyuşmak, karşılıklı anlaşmak ve mutabık kalmak, antant kalmak:
"O vakit politika ile mücerret ilmi birbiriyle gayet kolay uzlaşır şeyler sanıyordum." -R. N. Güntekin.