yankılanmak (nsz) Ses vermek, ses çıkarmak, yankı durumunda geri dönmek, aksetmek:
"Tapınaklar gibi yüksek tavanlı olan bu binanın duvarlarında belli belirsiz bir ilahi yankılanıyordu." -İ. O. Anar.
yansımak (nsz) 1. Işık dalgaları yansıtıcı bir yüzeye çarparak yön değiştirmek, aksetmek:
Düz ve parlak yüzeylere çarpan ışık yansır. 2. Yer almak:
"Gazeteye yansıyan haber ağızdan ağıza geçerken açıklığını hemen hemen tamamen kaybetmiştir." -Halikarnas Balıkçısı. 3.
mec. Anlaşılmak, belli olmak. 4.
mec. Ulaşmak, duyulmak, yayılmak, aksetmek.