Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

karıştırmak ne demek?

 - 3 sözlük, 3 sonuç.

BSTS / Sinema ve Televizyon Terimleri Sözlüğü

karıştırmak anlamı İng. scramble Osm. müdahale etmek, bozmak Alm.kodieren, "scramble" Fr. brouiller (une émission)
TV. Bir yayında isteyerek yapılan karışma. (Yayını bozmak amacıyla yapılır).

Güncel Türkçe Sözlük

karıştırmak anlamı
(-i, -e) 1. Karışma işini yaptırmak. 2. (-i) İçinde ne olduğunu anlamak veya aradığını bulmak amacıyla elle yoklamak: "Ceplerimi karıştırdım, bozuk para bulamadım." -F. R. Atay. 3. (-i) Yemeği dibinin tutmaması için kaşıkla altüst etmek: "Ocak başında oturmuş bir ihtiyarca kadın, bir tencereyi karıştırıyor hem de için için ağlıyordu." -A. Kabaklı. 4. (-i) Kurcalamak, oynamak. 5. (-i) Göz atmak, araştırmak, incelemek: "... saatlerce, istediğim kitapları, divanları, Servetifünun koleksiyonlarını karıştırdım." -Y. Z. Ortaç. 6. (-i) Üstünkörü okumak: "Verdiğim cevapları dinlemiyor gibi dalgın, parmaklarıyla bir risaleyi karıştırıyordu." -H. Z. Uşaklıgil. 7. Ayırt edememek, Tam olarak seçememek: Siz düşle gerçeği birbirine karıştırıyorsunuz.

Türkçe - İngilizce

karıştırmak anlamı
fiil
1) mix
2) shuffle
3) confuse
4) scramble
5) blend
6) mingle
7) stir
8) mix up
9) poke
10) involve
11) mess
12) pick
13) mistake
14) stir up
15) complicate
16) tousle
17) foul
18) jumble
19) implicate
20) disorganize
21) disconcert
22) scramble up
23) ruffle
24) scramble together
25) meld
26) intermingle
27) disarrange
28) disorder
29) muddle
30) interlace
31) Tamper with
32) tangle
33) tumble
34) interlard
35) interfuse
36) entangle
37) discompose
38) commingle
39) confound
40) embroil
41) amalgamate
42) trim
43) snarl
44) poke up
45) ravel
46) darken
47) concoct
48) commix
49) disarray
50) churn
51) admix
52) unsettle
53) weave
54) add
55) diffuse
56) hash
57) foul up
58) intermix
59) ferret about
60) inweave
61) jumble together
62) jumble up
63) knot
64) litter
65) disturb
66) mess up
67) monkey around with
68) monkey with
69) muss
kelime öbeği
1) mess about
2) make hay of

karıştırmak eş anlamlısı

araştırmak
(-i) 1. Birini veya bir şeyi bulmak için bir yeri gözden geçirmek: Odayı iyice araştırdım ama aradığımı bulamadım. 2. Bir gerçeği ortaya çıkarmak için aramalarda bulunmak, sormak, soruşturmak: "Birkaç adam gönder ve durumu araştırsınlar." -İ. O. Anar. 3. Bilimde ve sanatta yöntemli çalışmalar yapmak: "Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak." -Anayasa.
incelemek
(-i) Bir işi veya bir şeyi ele alıp özelliklerini, ayrıntılarını inceden inceye, özenle anlamaya, öğrenmeye çalışmak, tetkik etmek: "Ne kitap okur ne de başkalarının düşüncesini inceler." -S. Birsel.
kurcalamak
(-i) 1. Ellemek, karıştırarak bakmak: Radyoyu kurcalayıp iyice bozdu. 2. Sivri bir şey sokup karıştırarak zorlamak: Kilidi kurcalamışlar. 3. Karıştırıp azdırmak, tahriş etmek: Çıbanı kurcalamamalı. 4. mec. Meşgul ve rahatsız etmek: "Bu sorunun cevabı zihnimi bir hayli kurcalayıp durmuştur." -H. Taner. 5. mec. Bir konuyu araştırmak, üstünde durmak, eşelemek: "Kurcalamazsam belki de çok iyi hazırlanmış bir senaryoyu bana gerçek diye yutturacak." -A. Ümit.
oynamak
(nsz) 1. Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak: "Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor." -H. R. Gürpınar. 2. Herhangi bir tutku, ilgi vb. sebeple bir şeye kendini vermek: "Babalar çocuklarının yanında rakı içer, kumar oynarsa çocuklar da ayyaş ... olurlar." -B. Felek. 3. Kımıldamak, hareket etmek. 4. (-le) Bir şeyi sürekli evirip çevirmek veya sürekli olarak ona dokunmak. 5. Bir film, oyun vb.nde rol almak: "Bütün rolleri, şahısların sesleri, tavırları, mimikleriyle tek başına oynamıştı." -Y. Z. Ortaç. 6. Film gösterilmek: Bu akşam televizyonda hangi film oynuyor? 7. Tiyatro eseri sahneye konmak: "Birisi dedi ki bu iki perdelik bir oyun imiş, bitince ötekini oynayacaklarmış." -M. Ş. Esendal. 8. Eşyanın herhangi bir parçası kımıldamak, hareket etmek: "Birdenbire apartman kapısının oynadığını hissettim." -P. Safa. 9. Sarsılmak, yeri değişmek: Depremde yapı oynadı. 10. Sporla ilgili çalışmalara katılmak: Tenis oynamak. 11. Müziğin gerektirdiği uyumlu hareketleri yapmak: "Ne oynadığı gazinonun ismini söyledi ne de danslarından bahsetti." -R. H. Karay. 12. Büyük bir ustalık, beceri ve kolaylıkla bir işi yapmak: "Borsada istediği gibi oynuyordu fiyatlarla." -N. Cumalı. 13. Değişiklik göstermek: Bunların fiyatı iki bin ile üç bin lira arasında oynar. 14. (-le) Tehlikeye düşürmek: Benim sağlığımla oynama. 15. Oyalanmak, gereği gibi yapmamak, boşuna vakit geçirmek. 16. (-le) mec. Rastgele yön vermek, aldatmak: Talih bizimle oynuyor. 17. (-le) mec. Herhangi birine karşı önemsemeyici davranışlarda bulunmak: Koca adamla oynamaya utanmıyor musun? 18. mec. Tedirgin etmek, rahatsız edici davranışta bulunmak. 19. mec. Değiştirmek, bozmak, tahrif etmek: Muhasebeci hesaplarla oynamış.

"karıştırmak" için örnek kullanımlar

Siyaset karıştırmak istemiyorum ama kendimi de savunmak zorundayım.
I do not want to mix politics, but I have to defend myself.
Kaynak: ajansspor.com
Birbirimize sekiz elle sarılalım, kafamızı karıştırmak isteyenlere karşı prim vermeyelim.
Eight-handed hug each other, against those who want to mix our heads Let's not premium.
Kaynak: haber3.com
Tabii bu tercihler, Real Madrid teknik direktörü Jose Mourinho'nun aklını karıştırmak için yapılabileceğinin altıda çiziliyor.
Of course, these preferences, the Real Madrid coach Jose Mourinho could be done to distract six drawn.
Kaynak: habergazete.com
Akaydın ve 23 bürokratı, 'resmi belgede sahtecilik, ihaleye fesat karıştırmak, irtikâp ve edimin ifasına fesat karıştırmak'la suçlanıyor.
AKAYDIN ​​and 23 bureaucrats, 'the official document fraud, bid rigging, extortion, and the fulfillment of contractual obligations plot mischief' la accused.
Kaynak: gercekgundem.com
Mikser, karıştırıcı demektir. Türkçe 'ye İngilizce'den geçmiş bir sözcüktür. İngilizce mix (karıştırmak) fiilinden türemiştir.
Kaynak: Mikser
Antik Mısırlıların gözlerinin kenarlarına sürdükleri göz sürmesi ni oluştururken, minerallari karıştırmak için kullandıkları bir adak
Kaynak: Mısır'ın Erken Hanedan Dönemi
10 ihaleye ayrı ayrı, 19 ihaleye de zincirleme olarak fesat karıştırmak ve haksız mal edinme suçlarından toplam 216 yıl 6 aya kadar
Kaynak: Koray Aydın
ölümü üzerine Osmanlı Sultanları 'nın ardıllık işlerini karıştırmak üzere araya girmesinin bir sonucu olarak 1422 yılında meydana gelmiştir.
Kaynak: Konstantinopolis Kuşatması (1422)
Diğer yörelerde yapılan soguk corba ile benzerdir fakat toğga kaynatılarak (devamlı karıştırmak sureti ile) pişirildigi için soğuk
Kaynak: Toğga
"Çanpurū" ismi de "harmanlamak" veya "karıştırmak" anlamına gelmektedir. Konu: Fuu'nun çalıştığı çay bahçesi Mugen'le Jin arasındaki kavgada
Kaynak: Samurai Champloo
Palet (Fransızca : palette "küçük yuvarlak tahta"), ressamların boya karıştırmak için kullandıkları levha. Üzerinde tutmayı
Kaynak: Palet (resim)
Malki cinayeti ve Türkbank'ın resmi ihalesine fesat karıştırmak iddiasıyla yapılan soruşturma sonucunda, İstanbul DGM Cumhuriyet
Kaynak: Erol Evcil
Moskova Knezleri, Moskova knezliği ile Kazan Hanlığı arasında tampon bölgesini oluşturan Kasım Hanlığı'nı Kazan Hanlığı'nı karıştırmak
Kaynak: Kasım Hanlığı
Sorunlaı bilerek birbirine karıştırmak ve böylelikle istediğini elde etmek. Kategori:Antik Yunanistan'da felsefe-Kategori:Retorik
Kaynak: Bilgicilik
sofrada sağı solu karıştırmak Sofraya sırtını dönmek, yiyecekleri ayak altı etmek Aç vaziyette davete katılmak (aç gözlü gözükmemek için
Kaynak: Xabze
İnyupikçede akut- («karıştırmak / to mix»), Nunivak Çupikçesi nde ise (akutar) yine aynı anlamda olan akute- fiilinden türetilmiştir.
Kaynak: Eskimo dondurması
Grup, müziğinin altyapısını akustik ve elektronik müzik enstrumanları karıştırmak suretiyle oluşturmaktadır. Bu yapı grubun canlı
Kaynak: Zoot Woman
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.