kasavetli anlamı sf. Üzüntülü, sıkıntılı, tasalı, kaygılı: "... oğullarından biri, sanki bir ölüm haberi getirir gibi kasavetli bir yüzle yanına sokuldu." -Y. K. Karaosmanoğlu.
kasavetli eş anlamlısı
kaygılı sf. Kaygısı olan, üzüntülü: "Kadın kaygılı bir sesle bağırdı." -H. E. Adıvar.
sıkıntılı sf. 1. Sıkıntısı olan: "Ağrılar kesilmeyince çok sıkıntılı vaziyete düştüm." -R. N. Güntekin. 2. Sıkıntı veren, çileli, kasvetli, meşakkatli, mukassi: "Son birkaç yılındaki oldukça sıkıntılı durumu bir yana bırakılacak olursa maddi bakımdan rahat, ortanın epey üstünde bir hayatı olmuştur." -A. Ş. Hisar.
tasalı sf. Tasası olan, kaygılı: "Bulutlu, tasalı gözlerle önüne bakıyordu, fazla bir şey söylemiyordu." -H. E. Adıvar.
üzüntülü sf. 1. Üzüntüsü olan, acılı, müteessir. 2. Üzüntü veren: "Onu güldüren ve bizi ağlatan bu uzun ve üzüntülü oyun feleğin sabrını tüketti." -Y. K. Beyatlı. 3. zf. Üzüntülü bir biçimde, üzüntülü olarak: "Ara sıra, saate üzüntülü bir göz atıyordu." -P. Safa.