Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

mebde` ne demek?

 - 2 sözlük, 2 sonuç.

BSTS / Medeni Hukuk Terimleri Sözlüğü

mebde` anlamı
başlangıç.

Güncel Türkçe Sözlük

mebde anlamı
is. (mebde:) esk. 1. Baş, başlangıç. 2. Kaynak, kök. 3. man. İlke.

mebde` eş anlamlısı

baş
(I) is. 1. anat. İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser: "Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." -N. Cumalı. 2. Bir topluluğu yöneten kimse: "Cumhurbaşkanı devletin başıdır." -Anayasa. 3. Başlangıç: Hafta başı. Ay başı. Yılbaşı. Satır başı. 4. Temel, esas: "Gücün, erdemliğin, bilimin, her şeyin başı paradır, para." -H. E. Adıvar. 5. Arazide en yüksek nokta: Dağın başı. Tepenin başı. 6. Bir şeyin genellikle toparlakça ucu: Toplu iğne başı. "Avucumuzun içinde sakladığımız sigaraların yanmış ucu ile fitillerin başını yaktık." -F. R. Atay. 7. Bir şeyin uçlarından biri: "Merdiven başında beni çağırdı." -A. Kutlu. 8. Kasaplık hayvanlarda ve bazı yiyeceklerde adet: Yirmi baş koyun. On baş sığır. Üç baş soğan. 9. Para değiştirirken verilen veya alınan üstelik, sarrafiye. 10. Bir şeyin yakını veya çevresi: "Güzel bir sonbahar havasında şair, havuz başına uzanır gibi oturmuş, güneşleniyordu." -A. Kabaklı. 11. "Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamlarında birleşik kelimeler yapan bir söz: Başbakan, başçavuş, başhekim, başkent, başöğretmen, başpehlivan, başrol, başsavcı. 12. Güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş derecenin en yükseği: Başa güreşmek. 13. den. Deniz teknelerinde ön taraf.
baş
(II) is. esk. Çıban.
başlangıç
is. 1. Bir iş, bir dönem, bir hayat vb.nin ilk bölümü: "Hayatın başlangıcı gibi sonu da bir ninni, masal ve uyku ihtiyacını duyuyor." -A. Ş. Hisar. 2. ed. Ön söz, giriş, mukaddime.
ilke
is. 1. Temel düşünce, temel inanç, umde, unsur, prensip: "İlkelerine sıkı sıkıya bağlı, bilinçli ve ödün vermez bir insandı." -H. Taner. 2. Temel bilgi: Kimyanın ilkeleri. 3. Öge: Atomlar cisimlerin ilkeleridir. 4. Davranış kuralı: "Bence ahlakın bir ilkesi, bir kökü vardır. Sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma." -N. Ataç. 5. man. Her türlü tartışmanın dışında sayılan öncül, mebde, umde, prensip.
kaynak
is. 1. Bir suyun çıktığı yer, kaynarca, pınar, memba, göz: "Sonra yavaşça kaynağa doğru eğildi." -Y. K. Karaosmanoğlu. 2. Bir şeyin çıktığı yer, menşe: İnanılır kaynaklardan alınan haberlere göre... 3. Gelir, kazanç, sağlık vb.ni sağlayıcı öge: "Yabancı bir idare, iktisat, ticaret, memleketin bütün kazanç kaynaklarına musallat olur." -F. R. Atay. 4. Araştırma ve incelemede yararlanılan belge, referans: Tapu kayıtları onun XVI. yüzyılda yaşadığını gösteren başlıca kaynaklardandır. 5. Herhangi bir bilim dalında yazılmış olan yazı veya eserlerin bütünü, literatür. 6. İki metal veya yapay parçayı ısıl yolla birleştirme yöntemi, kaynaştırıp yapıştırma işi. 7. mec. Sırayı beklemeden başkalarının hakkını alarak mevcut sıranın ön taraflarına girme işi. 8. fiz. Herhangi bir enerjinin oluşup çevreye yayıldığı yer: Işık kaynağı. Isı kaynağı.
kök
(I) is. 1. bit. b. Bitkileri toprağa bağlayan ve onların, topraktaki besi maddelerini emmesine yarayan klorofilsiz bölüm. 2. bit. b. Süsende olduğu gibi yer üstüne sap çıkaran çok yıllık yer altı gövdesi. 3. Bazı şeylerde dip bölüm: Diş kökü. 4. Sapıyla çıkarılan bitkilerde tane: Üç kök maydanoz. 5. mec. Dip, temel, esas: "Ta gölden başlayan tipi ve fırtına Şebben'in sıcak evini kökünden sarsıyordu." -H. E. Adıvar. 6. mec. Kaynak, köken: "Ölenle, son zamanları gevşeyen, azalan fakat kökleri mazinin sağlamlığı içinde kalan eski bir aşinalığım vardı." -A. Ş. Hisar. 7. mec. Bir kimseyi bir yere bağlayan manevi temel güçlerin bütünü. 8. db. Kelimenin her türlü ek çıkarıldıktan sonra kalan anlamlı bölümü: Yaptırmak kelimesinde kök, -yap bölümüdür. 9. kim. Olağan şartlarda çevresinden yalıtılamayan ancak birçok tepkimede nitelik değiştirmeden geçebilen atom kümesi. 10. mat. Denklemde bilinmeyenin yerine konulduğunda uygun düşen gerçek veya birleşik değer.
kök
(II) is. müz. 1. Sazı kurmaya yarayan burgu, kulak. 2. Sap.

"mebde`" için örnek kullanımlar

İslam Felsefesindeki mebde ve maad (başlangıç ve son) konusunu işleyen Farsça mesnevi Felekname (Gülşehri ve Felekname, 1982), F.
Kaynak: Şeyh Ahmed Gülşehri
Buna mebde' ve maâd sırrı derler, sırr-ı muhît ve sırr-ı rubûbiyyet de derler. Bu sırları makâm-ı şerîatte olan kimseye ifşâ etmek aslâ
Kaynak: Kırımlı Selim Baba

Yakın Kelimeler

(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.