biçimli sf. 1. Herhangi bir biçimde olan:
"Evin bütün pencereleri çift kanatlı, her kanat, kare biçimli üçer camlıydı." -A. Kutlu. 2. Biçimi güzel olan, mevzun:
"Duraksadı, gülümsedi, kâğıda uzandı, yüzünden daha esmerdi eli, biçimliydi." -Y. Atılgan. 3. Düzgün:
"Çok biçimli bağlanmış olduğuna dikkat ettiğim siyah papyon kravatımı azıcık çarpıtıyor, gevşetiyorum." -R. H. Karay. 4.
zf. Uygun olarak, yakışacak bir biçimde:
"Biçimli koysan bunlar olmaz." -R. H. Karay.
düzgün sf. 1. Doğru ve pürüzsüz, muntazam:
Düzgün tahta. Düzgün yol. 2. Düzenli, kusursuz, insicamlı, rabıtalı, muntazam. 3. İyi:
"Belli ki hâlleri vakitleri çok düzgün değil." -M. Ş. Esendal. 4.
zf. Kurala uygun olarak, kusursuz bir biçimde:
Düzgün konuşuyor. 5.
mat. Kenar veya ayrıtları ile açıları birbirine eşit olan (biçim):
Düzgün çok yüzlü. 6.
is. esk. Fondöten.
oranlı sf. Kendinde oran bulunan, nispetli, mütenasip, mütevazin.
ölçülü sf. 1. Ölçüsü alınmış, ölçülmüş. 2. Belirli bir ölçüde olan:
Ölçülü faiz. 3.
zf. Dikkatli, düşünerek:
"Çok ölçülü konuşur ve onun etrafındaki lakırtıları muayyen bir dozu geçmezdi." -R. N. Güntekin. 4.
mec. Ilımlı:
"Rabia ile iki dansımda da gayet ölçülü, vakarlı hareket etmiştim." -R. H. Karay. 5.
ed. Belli bir ölçüye göre düzenlenmiş olan (manzume, düz yazı), vezinli, mevzun:
"... şiirleri, ölçülü, uyaklı sağlam şiirler." -N. Cumalı.
uyumlu sf. Uyumu olan, ahenkli, mevzun:
"Kadından anladığı, uyumlu arkadaşlık, çıtkırıldım olmamak, güzel, alımlı olmaktı." -N. Cumalı.