çatışmak (nsz, -le) 1. Birbirine çatmak veya çatılmak:
"Ulu denizin üstünü çatışan, şimşeklenen kara bulutlar sardı." -Y. Kemal. 2. Söz, iddia veya davranış birbirini tutmamak, birbirini çelmek, mütenakız olmak. 3. Karşılıklı vuruşmak. 4. Kavga etmek. 5. Deve ve köpek çiftleşmek.
savaşmak (nsz, -le) 1.
ask. Ordu ölçüsünde iki silahlı kuvvet karşı karşıya gelip çarpışmak, vuruşmak, muharebe etmek:
"Bu acımasız dünyada artık acımasızca savaşacaklardı." -İ. O. Anar. 2.
mec. Bir şeyi ortadan kaldırmak, yok etmek amacıyla mücadeleye girişmek:
"İkiyüzlülere, sureti haktan görünen sahte dindarlara karşı bütün gücümle savaşacağım." -N. Hikmet. 3.
mec. Çaba sarf etmek.
uğraşmak (-le) 1. Bir iş üzerinde sürekli çalışmak:
"Muhacir kümeleri arasında, ekmek dağıtmakla uğraşan yaşlıca bir adama seslendi." -P. Safa. 2.
(-e) Bir işi başarmaya çalışmak, iş edinmek:
"İkisi barbut oynuyor, üçüncüsü, en küçükleri, bir çekirgeye sigara içirmeye uğraşıyordu." -H. Taner. 3. Zamanını bir işe verme durumunda kalmak:
"Ee, hadi yürü yahu. Senlen mi uğraşacağız?" -H. Taner. 4. Savaşmak:
"Düşmanlarla uğraşmak için sonuna kadar çalışmaya azmettik." -Atatürk. 5.
mec. Birine kötü davranmak:
"Aman, siz de hep beybabamla uğraşırsınız!" -Ö. Seyfettin.