bilgisiz sf. 1. Bilgi sahibi olmayan, bilisiz, malumatsız, cahil:
"Sen hükûmeti yönetenleri hep bilgisiz, akılsız mı sanırsın?" -N. Cumalı. 2. Aymaz.
cahil sf. (ca:hil) 1. Öğrenim görmemiş, okumamış:
"Bu maskara sosyete bana cahil diye bakar." -H. E. Adıvar. 2. Bilgisiz. 3. Belli bir konuda yeterli bilgisi olmayan:
"Bu doktorun karşısında cahil, aptal oluyorum." -M. Ş. Esendal. 4.
hlk. Deneysiz, genç, toy (delikanlı veya kız):
"Esasta batıl itikatlara inanmış cahil bir kızcağızdı." -R. H. Karay.
kaba sf. 1. Özensiz, gelişigüzel yapılmış, zevksiz, sakil, ince karşıtı:
"Cebinden kaba fil dişi saplı bir de çakı çıkardı." -Ö. Seyfettin. 2. Taneleri iri:
Kaba çakıl. 3. Terbiyesiz, görgüsü kıt, nezaketsiz (kimse):
"Kaba, hantal, şivesiz bir sürü adamlar kafesinin önüne toplanırlar." -R. H. Karay. 4. Hafif olduğu hâlde kalın veya hacimli:
"Kaba bir yün döşekle temiz bir şilte, yastık yorgan buldum." -H. R. Gürpınar. 5.
is. Kuyruk sokumunun her iki yanındaki şişkin yer. 6.
mec. Terbiyeye, inceliğe aykırı, çirkin, kötü:
"Çocuklardan biri ağzından çok fena, çok kaba bir şey kaçırdı." -O. C. Kaygılı.
kötü sf. 1. İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı:
"Hamakat, dalalet ve kötü niyetin bu kadarına söylenebilecek bir şey yoktur." -N. F. Kısakürek. 2. Zararlı, tehlikeli:
Kötü adam. 3. Korku, endişe veren:
"Yabancının bu kötü kastına yalnız azmimizle karşı koyduk." -R. E. Ünaydın. 4. Kaba ve kırıcı:
"Kızına söylemedik kötü lakırtı bırakmamış." -M. Ş. Esendal. 5. Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan. 6.
zf. Aşırı, çok:
Kız, oğlana kötü tutuldu. nobran sf. Davranışı kaba, sert ve gönül kırıcı olan, nadan:
"Kadın, seni sevmiş de konuşuyor oğlum, öyle nobran olma." -S. F. Abasıyanık.