düzgün sf. 1. Doğru ve pürüzsüz, muntazam:
Düzgün tahta. Düzgün yol. 2. Düzenli, kusursuz, insicamlı, rabıtalı, muntazam. 3. İyi:
"Belli ki hâlleri vakitleri çok düzgün değil." -M. Ş. Esendal. 4.
zf. Kurala uygun olarak, kusursuz bir biçimde:
Düzgün konuşuyor. 5.
mat. Kenar veya ayrıtları ile açıları birbirine eşit olan (biçim):
Düzgün çok yüzlü. 6.
is. esk. Fondöten.
özenli sf. 1. Özen gösterilerek yapılan (iş), itinalı. 2. Özenle çalışan (kimse).
uygun sf. 1. Yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip:
"Ne var ki bunları şimdiye kadar kimseye anlatmadığım için uygun ifadeyi bulmakta zorlanıyorum." -İ. O. Anar. 2. Elverişli, yarar, müsait, muvafık:
"Yemeği götürmek için o an en uygun kişiydim." -A. Kutlu. 3.
mec. Orantılı, oranlı.
yararlı sf. Yarar sağlayan, yararı olan, faydalı, nafi:
"Anlattıklarınız benim için çok yararlı." -A. Ümit.