Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

pahal ne demek?

 - 2 sözlük, 7 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

pahal anlamı
sf. hlk. 1. Ters, aksi: "Bazen - pahal gibi midemizden rahatsız olduğumuz günlerde - sık sık öğle ve akşam yemeklerine davetlisinizdir." -Y. K. Karaosmanoğlu. 2. Ağır, hantal.

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

pahal anlamı
Dokuma tezgâhlarının iki yanına asılan ortası delikli yuvarlak taş.

*Ürgüp -Nevşehir
-Konya

pahal anlamı
1. Elinden iş geldiği halde yapmayan, savsaklayan, tembel. 2. Cimri. 3. Bencil, kıskanç. 4. İnatçı. 5.Hain.
pahal anlamı
Ters, aksi: İşim pahal gitti.

-Isparta ilçeleri Dedesil, Solmaz *Tavas, Güney *Buldan, *Çal -Denizli
*Bozdoğan Atça, Yağdere -Aydın
*Alaşehir -Manisa
*Kemalpaşa, *Tire, *Menemen -İzmir
*Gördes -Manisa
Tirilye *Mudanya -Bursa
*Alayunt -Kütahya
-Bilecik
*Ünye -Ordu
-İçel
-Muğla

pahal anlamı
1. bakınız» pahıl-7. 2. bakınız» pahıl-4.
pahal anlamı
Aksi, ters.

Pınarlıbelen *Bodrum Muğla

pahal anlamı
Cimri

Çıkrık *Mecitözü Çorum
Yozgat

pahal eş anlamlısı

ağır
sf. 1. Tartıda çok çeken, hafif karşıtı: Kurşun ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır. 2. Çapı, boyutları büyük: Ağır top. Ağır tank. 3. Yoğun: "Evin sofasına girer girmez kendisini ağır bir duman karşıladı." -A. Sayar. 4. Fiziksel sebeplerden dolayı güç işiten (kulak). 5. mec. Değeri çok olan, gösterişli: "Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan'ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi." -M. C. Kuntay. 6. mec. Çetin, güç: "Denizcilik tarihinin en ağır sorumluluklarından birini üzerine alıyordu." -F. F. Tülbentçi. 7. mec. Tehlikeli, korkulu, vahim. 8. mec. Sıkıntı veren, bunaltıcı. 9. mec. Dokunaklı, insanın gücüne giden, kırıcı: "Kızmıştım, Keziban'a söylenecek şöyle ağır bir söz arıyordum." -N. Ataç. 10. mec. Ağırbaşlı, ciddi: "Bu, on dokuz yaşında ufak tefek bir kızdı. Fakat otuz yaşındaki bir insandan daha ağırdı." -H. E. Adıvar. 11. mec. Keskin, boğucu (koku): "Bu koku, en hafif rüzgârla burnu kuvvetli bir adama uzaktan kendini hissettirecek kadar ağırdır." -F. R. Atay. 12. Kısık, alçak: "Ağaya pek duyurmak istemeyen ağır bir sesle kulağıma eğildi." -O. C. Kaygılı. 13. mec. Davranışları yavaş olan. 14. mec. Sindirimi güç (yiyecek): Ağır bir yemek. 15. is. sp. Ağır sıklet: Yıllarca ağırda güreşti. 16. zf. Yavaş bir biçimde: "Cüneyt Bey sözlerini tartıyormuş gibi ağır söylüyordu." -E. İ. Benice.
aksi
sf. 1. Ters, zıt, karşıt, olumsuz, menfi: "Salıncağın ipini sallandığı istikametin aksine çekti." -O. C. Kaygılı. 2. Uygun olmayan: "Kusura bakma abla! Aksi zamana rastladı. Gazozları yetiştiremedik." -A. K. Tecer. 3. İnatçı, hırçın, huysuz: "Ben bu aşçı kadar çılgın ve aksi insan görmedim." -R. N. Güntekin.
hantal
sf. 1. Kocaman, iri, kaba: "Epey iri ve hantal bir vücudu vardı." -A. H. Tanpınar. 2. İşi, davranışları kaba ve yavaş: "Suat onun yanında kendini iri yarı ve hantal hissetti, bırakıp kaçası geldi." -A. İlhan.
ters
(I) sf. 1. Gerekli olan duruma karşıt, zıt. 2. is. Bir şeyin içe gelen yanı, arkası: "Elinin tersiyle küçük bir tokat vurmuştu." -Ç. Altan. 3. is. Kesici bir aletin kesmeyen yanı: "Kollarına bıçağın tersiyle birkaç tane vurmuşlar." -M. Ş. Esendal. 4. mec. Uygun olmayan, elverişsiz, münasebetsiz: "Ters sözlerinle, fazilet iddialarınla beni hırpalama." -H. C. Yalçın. 5. mec. Gönül ve cesaret kırıcı, huysuz, sert: "Ters adamın işi de ters gider." -M. Ş. Esendal. 6. is. mec. Bir şeyin aksi, karşıtı: Anlattığının tersi anlaşılınca utandı.
ters
(II) is. Hayvan pisliği.

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.