kez is. Bazı sayı sıfatlarıyla birlikte kullanılarak bir olayın ve olgunun her bir tekrarlanışını bildiren söz, defa, kere, sefer:
İki kez İstanbul'a gittim. savaş is. 1.
ask. Devletlerin diplomatik ilişkilerini keserek giriştikleri silahlı mücadele, harp, cenk:
"Savaş yıllarıydı. Orta hâllilerin bile doğru dürüst yiyeceği yoktu." -A. Kutlu. 2. Uğraşma, kavga, mücadele. 3. Hayvanların birbirleriyle yaptığı mücadele:
Kartallarla leyleklerin savaşı. 4. Bir şeyi ortadan kaldırmak, yok etmek amacıyla girişilen mücadele:
Veremle savaş. yol is. 1. Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik. 2. Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer:
"Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı." -Ç. Altan. 3. Genellikle yerleşim alanlarını birbirine bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi:
"Yolda oynayan çocuklara ne olduğunu sordu." -Ö. Seyfettin. 4. İçinden veya üstünden bir sıvının geçtiği, aktığı yer:
Su yolu. Sel yolu. 5. Yolculuk:
Yola çıkmak. Yoldan kalmak. 6. Gidiş çabukluğu, hız:
Bu vapurun yolu az. 7. Davranış, tutum, gidiş veya davranış biçimi:
"Celal Bey'i sakal bırakma yolunda, kim, hangi örnek özendirdi diye çok düşünmüşümdür." -H. Taner. 8. Uyulan ilke, sistem, usul, tarz, tarik:
Duyguların eğitimi de en iyi sanat yoluyla olur. 9. Kumaşta bulunan çizgi. 10. Kez, defa. 11.
mec. Gaye, uğur, maksat:
Bu yolda çok emek harcandı. 12.
mec. Bir amaca ulaşmak için başvurulması gereken çare, yöntem:
Bu işi yapmanın bir yolu vardır. yolculuk is. 1. Ülkeden ülkeye veya bir ülke içinde bir yerden bir yere gidiş veya geliş, gezi, seyahat, sefer:
"Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk." -F. N. Çamlıbel. 2. Bu gidiş gelişte geçen süre. 3. Herhangi bir taşıtla bir yere gidip gelme:
"Yolculukla ilgili işlemleri tamamlarken, koltuğuna oturtmuştuk onu." -N. Cumalı.