Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

ayan ne demek?

 - 5 sözlük, 9 sonuç.

BSTS / Tarih Terimleri Sözlüğü

ayan anlamı
1-Osmanlılarda, bir kentin ileri gelenleri. 2-Osmanlılarda, XVIII. yüzyıldan bu yana illerin yönetiminde yetki kazanmış yerli kişiler. 3- Ayan Meclisi üyesi.

Güncel Türkçe Sözlük

ayan anlamı
sf. esk. Belli, açık.
âyan anlamı
ç. is. (a:ya:n) esk. 1. İleri gelenler. 2. Senato üyeleri.

Türkçe - İngilizce

ayan anlamı
clear

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

ayan anlamı
1. Köy ya da mahalle muhtarı. 2. İhtiyar, yaşlı koca. 3. "Ayeğen", "ayol" gibi bir hitap şekli.
ayan anlamı
Zakkum.

*Köyceğiz -Muğla

ayan anlamı
Muhtar

Afyon
Yörükler *Salihli, *Soma Manisa

Yerleşim Birimleri Sözlüğü

Ayan anlamı
Çankırı ili, merkez ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Ayan anlamı
Tokat ili, Doğanyurt bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

ayan eş anlamlısı

açık
is. 1. Bir gereksinimin karşılanamaması durumu: Bütçe açığı. Ülkenin doktor açığı. 2. Belli bir yerin biraz uzağı: Tren yolu nehrin açığından geçer. 3. Denizin kıyıdan uzakça olan yeri: "Limanda bilinen gemiler, oysa açıklardadır." -B. Necatigil. 4. sf. Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı: "Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik." -R. N. Güntekin. 5. sf. Engelsiz: Açık yol. 6. sf. Örtüsüz, çıplak: "Yolcuların hepsi indikten sonra Mehmet Akif göründü, beni açık başıyla selamladı." -A. Kabaklı. 7. sf. Boş: Kâğıtta açık yer kalmadı. 8. sf. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal: Açık kadro. 9. sf. Aralığı çok: Açık adımlarla. 10. sf. Çalışır durumda olan: "Bazı dükkânları açık olan caddeden sola saptılar." -Ö. Seyfettin. 11. sf. Kolay anlaşılır, vazıh: "Açık konuşma zamanının artık geldiğine kani idim." -R. N. Güntekin. 12. sf. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen: Bu adamın her işi açıktır. 13. sf. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen: "... her çeşit kafa ve gönül fırtınalarına açık bir adamdı o." -T. Buğra. 14. sf. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı: "Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu." -Ö. Seyfettin. 15. sf. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.). 16. zf. Belirgin bir biçimde: "İnsan mağlubiyetini bu kadar açık kabul eder mi?" -M. Yesari.
belli
(I) sf. Beli olan: "Hani sen benim gibi ince belli sarışınları severdin?" -N. Araz.
belli
(II) sf. 1. Bilinmedik bir yanı olmayan, malum: "Hâlimiz, vaktimiz sizce belli." -H. R. Gürpınar. 2. Gizli olmayan, ortada olan, anlaşılan, bedihi, zahir, aşikâr: "Kıyafetinden söyleyeceği şeyin ciddiyeti belli." -Ö. Seyfettin. 3. Belirli, muayyen: "Bu oyun çok kısa, belli bir temsil süresi doldurmuyor." -A. Ağaoğlu.

"ayan" için örnek kullanımlar

Bence artık bugün bu ayan beyan gözüküyor, kimse de tartışmıyor.
I think this obvious today, it seems, no one's disputing that.
Kaynak: t24.com.tr
Siyasi bir karar olduğu ayan beyan ortadadır, hukuka güven sarsılmıştır.
Strikingly obvious that a political decision, the law of confidence has been shaken.
Kaynak: ozgurkocaeli.com.tr
Ancak, her şey öylesine ayan beyan ortadaydı ki, mızrak çuvala sığmaz oldu.
However, everything stated so clearly obvious that the spear was not fit into the sack.
Kaynak: takvim.com.tr
Kendisine bu dua mecmuasının yazdırılmasının hikmetini ayan beyan anlar Hilmi.
He stated clearly understands the wisdom of printing of this prayer Hilmi mecmuasının.
Kaynak: haber7.com

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.