bilgi is. 1. İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütünü, bili, malumat. 2. Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malumat, vukuf:
"Babası, önce ona, Mazlume ve ailesi hakkında birçok bilgi vermişti." -H. E. Adıvar. 3. İnsan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce ürünü, malumat, vukuf. 4.
fel. Genel olarak ve ilk sezi durumunda zihnin kavradığı temel düşünceler. 5. Bilim:
Doğa bilgisi. 6.
bl. Kurallardan yararlanarak kişinin veriye yönelttiği anlam.
haber is. 1. Bir olay, bir olgu üzerine edinilen bilgi, salık:
"Çırağın bir şeyden haberi yok." -M. Ş. Esendal. 2. İletişim veya yayın organlarıyla verilen bilgi:
"Herkes sofraya oturmuş, bir yandan çorbalarını kaşıklayıp bir yandan da haberleri seyrediyordu." -E. Şafak. 3. Bilgi:
Sanattan haberi yok. 4.
db. esk. Yüklem.
ses is. 1. Kulağın duyabildiği titreşim, seda, ün:
"Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu." -F. R. Atay. 2. Ciğerlerden gelen havanın ses yolunda yaptığı titreşim:
"Mustafa sesimdeki alaycı tınıdan kuşkulandı." -A. Ümit. 3.
mec. Duygu ve düşünce:
"Gençliğin sesini duyuran başka bir dergide ..." -Y. Z. Ortaç. 4.
mec. Herhangi bir davranış, tutum karşısında uyanan ruhsal tepki:
Vicdanın sesi. Aklın sesi. 5.
müz. Aralarında uyum bulunan titreşimler.