grup is. 1. Küme:
"Bir kadın grubu gözleri komutanın penceresine dikili duruyor." -H. E. Adıvar. 2. Ortak özellikleri olan varlıklar, nesneler bütünü:
Lehçeler grubu. 3.
mec. Görüşleri, çıkarları bir olan kimseler bütünü, ekip. 4.
ask. Çeşitli sınıf veya birliklere bağlı elemanların, belirli bir taktik görevi gerçekleştirmek üzere, tek komutanın emri altında birleştirilmesinden oluşan kıta topluluğu:
Savaş grubu. Yürüyüş grubu. Savunma grubu. seki(I)
is. hlk. 1. Oturmak için evlerin önüne taş ve çamurdan yapılan set. 2. Oturulacak sedir biçiminde taş veya set. 3. Toprak üstündeki yükseklik, doğal set, taraça. 4.
coğ. Akarsuların iki yakasındaki yamaçlarda, bazı deniz ve göl kıyılarında görülen basamak biçiminde yeryüzü şekli, teras.
takım is. 1. Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman. 2. Meslek, davranış, durum vb. yönlerden birbirine uyan kimselerin oluşturduğu topluluk:
"Memur takımından olduğumuzdan böyle evlerde oturamazdık, daha doğrusu alışkın değildik." -M. İzgü. 3. Görev bakımından birbirini tamamlayan kimselerin topluluğu, grup, ekip, trup:
Orta oyunu takımı. 4. Birbirini tamamlayan şeylerin tümü:
"Kadın kahve takımlarını alıp çıktı." -N. Cumalı. 5. Sigara ağızlığı. 6. Aşağılayıcı ve küçümseyici anlamda topluluk:
"Anlaşıldı, Sabit Bey ağabey takımı, Sinekli Bakkal Sokağı'ndan geçerken artık sağa sola bakmaz, kimseye omuz vurmaz oldu." -H. E. Adıvar. 7.
ask. Bölüğü oluşturan birliklerden her biri:
"Bu binayı merkez taburundan bir takım bekleyecek." -Ö. Seyfettin. 8.
biy. Canlıların bölümlendirilmesinde familya ile sınıf arasında yer alan, yakın benzerlikler gösteren organizmaların oluşturduğu birlik. 9.
sin. ve
TV Bir filmin çevriminde görüntüleri alma, aydınlatma, ses alma gibi belli başlı çalışmaları yapmak için gerekli en küçük teknikçiler topluluğu. 10.
sp. Bir oyunda sahaya çıkan belli kuruluşlara bağlı oyuncular topluluğundan her biri. 11.
sp. Birlikte oynayan, kazanmak için birlikte çalışan sporcu topluluğu.