döl is. 1. Canlıların üremesi sonucu ortaya çıkan yeni birey veya bireylerin bütünü, zürriyet, nesil:
"Macarların çoğunun bize benzeyişinin bir nedeni de bu döl karışmasıdır." -H. Taner. 2. Yavru, çocuk:
"Yârenlik mi ediyordun, Kara Osman'ın dölüyle?" -T. Oflazoğlu.
katı(I)
sf. 1. Sert, yumuşak karşıtı:
"Bu hâl, onu ilk defa giyilen katı gömlek gibi sıkıyordu." -F. R. Atay. 2.
mec. Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz, zalim:
Katı yürekli. Katı davranış. 3.
mec. Düşünce ve davranışlarında belli ilkelere sıkı sıkıya bağlı olan. 4.
fiz. Sıvıların ve gazların tersine, içinde bulunduğu kabın veya üstünde bulunduğu yerin biçimini almayan, sulp. 5.
zf. esk. Çok, aşırı derecede:
"Susadım ol dem hararetten katı / Sundular bir cam dolusu şerbeti." -Süleyman Çelebi.
katı(II)
is. hay. b. Taşlık.
nesil is. 1.
top. b. Kuşak:
"Bu nesil öyle zamanlar geçirdi ki doğduğuna lanet etti." -F. R. Atay. 2. Hayvanlarda döl.
omurga is. (omu'rga) 1. Birbirleriyle eklemlendiklerinde kafatasından kuyruk sokumuna kadar uzanan bir kemik eksen oluşturan omurların bütünü, bel kemiği. 2.
den. Gemi kaburgasının aşağı taraftan bağlı bulunduğu boy ekseni doğrultusunda boydan boya geçen ana yapı ögesi:
"Omurgası çürümüş, sintinesi su eden eski bir gemide gibi sulan durgun bir limanın rıhtımına bağlanmıştır." -N. Hikmet. 3.
mec. Bir şeyin varlığı ile ilgili en önemli bölümü, temel, bel kemiği, esas.