yumuşak sf. 1. Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı:
Pamuk yumuşaktır. 2. Kolaylıkla bükülen, buruşmayan, sert karşıtı:
Yaş dallar yumuşak olur. Yumuşak kumaş. 3. Dokunulduğunda hoş bir duygu uyandıran:
"Yerde yumuşak kilimler serili geniş odasına bağdaş kurup yerleşiriz." -A. Erhat. 4. Kolaylıkla işlenebilen:
"Uzun gagasını yumuşak topraklara sokar, otların kökündeki yaşlığı emerek yaşarmış." -M. Ş. Esendal. 5. Kolay çiğnenen, kolay kesilen:
Yumuşak ekmek. 6. Ilıman (iklim), sert karşıtı:
Yumuşak iklim. Yumuşak hava. 7.
mec. Kaba, hırçın, sert olmayan, kolay yola gelen, uysal. 8.
mec. Okşayıcı, tatlı, hoş:
"Gözleri yan aralık, kirpiklerinin arasından bana her zamanki yumuşak, tatlı, sonsuz şefkatiyle bakıyor." -Y. Z. Ortaç. 9.
mec. Sessiz, hafif:
"Onun içinde mutlaka sönüp yanan gizli yumuşak ışıklarla fosforlu bir parıldayış vardır." -A. Ş. Hisar. 10.
db. Ötümlü.