tat ne demek?
- 9 sözlük, 28 sonuç.BSTS / Gösterim Sanatları Terimleri Sözlüğü
tat anlamı
İran kaynaklı sözlü geleneği koruyan öykülere verilen ad.
İran kaynaklı sözlü geleneği koruyan öykülere verilen ad.
BSTS / Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Terimleri Sözlüğü
tat anlamı İng. taste
Hayvanların yedikleri yemlerden aldıkları haz duyusu.
Hayvanların yedikleri yemlerden aldıkları haz duyusu.
BSTS / Orta Öğretim Terimleri Kılavuzu
tat anlamı Osm. zaika Fr. goût
(tadım) (biyoloji)
(tadım) (biyoloji)
BSTS / Ruhbilim Terimleri Sözlüğü
tat anlamı İng. taste Osm. zaika
Dildeki tat tomurcuklarını uyarmaya yetecek güçte olan tat uyaranları.
Dildeki tat tomurcuklarını uyarmaya yetecek güçte olan tat uyaranları.
Divanü Lügati't-Türk
tat anlamı
tat, yabancı; müslüman olmayan; Uygur, Farslı, Acem, Farsça konuşan.
tat, yabancı; müslüman olmayan; Uygur, Farslı, Acem, Farsça konuşan.
Tat anlamı
(Tuhsı, Yağma) tat, yabancı, Müslüman olmayan, Uygur
(Tuhsı, Yağma) tat, yabancı, Müslüman olmayan, Uygur
tat anlamı
kılıç ve benzeri şeylerin üzerine çöken pas
kılıç ve benzeri şeylerin üzerine çöken pas
tat anlamı
kılıç ve benzeri şeylerin üzerine çöken pas.
kılıç ve benzeri şeylerin üzerine çöken pas.
Güncel Türkçe Sözlük
Tat anlamı
öz. is. esk. 1. Türklerin egemen olduğu yerlerde yaşayan Arap veya İranlılar. 2. Hazar Denizi kıyısında, İran Azerbaycanı sınırında yaşayan, İran soyundan olan bir topluluğun adı.
öz. is. esk. 1. Türklerin egemen olduğu yerlerde yaşayan Arap veya İranlılar. 2. Hazar Denizi kıyısında, İran Azerbaycanı sınırında yaşayan, İran soyundan olan bir topluluğun adı.
tat, -dı anlamı
(I) is. 1. Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum: "Nem elbisenize işlemiştir, yaşlığında deniz suyunun tuzlu tadı ve yapışkanlığı duyuluyor." -R. H. Karay. 2. Tatlılık. 3. mec. Hoşa giden durum, lezzet, zevk: "Öğle yemeğinden sonra gelen rehavetin tadı, hiçbir gece uykusunda bulunmaz." -Ş. Rado.
(I) is. 1. Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum: "Nem elbisenize işlemiştir, yaşlığında deniz suyunun tuzlu tadı ve yapışkanlığı duyuluyor." -R. H. Karay. 2. Tatlılık. 3. mec. Hoşa giden durum, lezzet, zevk: "Öğle yemeğinden sonra gelen rehavetin tadı, hiçbir gece uykusunda bulunmaz." -Ş. Rado.
tat anlamı
(II) is. hlk. Dilsiz.
(II) is. hlk. Dilsiz.
Tarama Sözlüğü
tat anlamı
Yabancı, ecnebi, özel olarak Acem.
Yabancı, ecnebi, özel olarak Acem.
Türkçe - İngilizce
tat anlamı
isim
1) taste
2) flavor
3) savor
4) zest
5) relish
6) sweet
7) sapidity
8) sauce
9) savoriness
10) savouriness
11) flavour
12) savour
sıfat
1) gustatory
isim
1) taste
2) flavor
3) savor
4) zest
5) relish
6) sweet
7) sapidity
8) sauce
9) savoriness
10) savouriness
11) flavour
12) savour
sıfat
1) gustatory
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
tat anlamı
1.Dilsiz. 2.Kekeme. 3.Çirkin, sevimsiz. 4.Kaba (kimse için). 5.Sıra, saygı gözetmeyen, şaşkın, aptal.
1.Dilsiz. 2.Kekeme. 3.Çirkin, sevimsiz. 4.Kaba (kimse için). 5.Sıra, saygı gözetmeyen, şaşkın, aptal.
tat anlamı
1.Köknar ve ladin dalı. 2.İnce kesilmiş ağaç. 3.Kasımpatı.
1.Köknar ve ladin dalı. 2.İnce kesilmiş ağaç. 3.Kasımpatı.
tat anlamı
Düzgün kesilmemiş (şey için).
Düzgün kesilmemiş (şey için).
-Isparta
tat anlamı
1.Ayağın altı, taban 2.El ayası. 3.Çorabın altı, tabanı.
1.Ayağın altı, taban 2.El ayası. 3.Çorabın altı, tabanı.
tat anlamı
Tanrı.
Tanrı.
*Varto -Muş
tat anlamı
Yufka ekmeğini tandıra yapıştırmakta kullanılan ot yastığın içine konulduğu ince ağaç dallarından örülmüş, kıyışız ve düz, sepet altı biçiminde bir araç.
Yufka ekmeğini tandıra yapıştırmakta kullanılan ot yastığın içine konulduğu ince ağaç dallarından örülmüş, kıyışız ve düz, sepet altı biçiminde bir araç.
*Erciş -Van
tat anlamı
1. Dilsiz. 2. Az konuşan. 3. Ters (kimse). 4. Deli. 5. Üreme organı büyük kimse.
1. Dilsiz. 2. Az konuşan. 3. Ters (kimse). 4. Deli. 5. Üreme organı büyük kimse.
tat anlamı
Yassı.
Yassı.
Van
tat anlamı
Çorabın ayak bileğinden aşağı bölümü.
Çorabın ayak bileğinden aşağı bölümü.
Kars
tat anlamı
Deneyimi olmayan kimse.
Deneyimi olmayan kimse.
Kars
tat anlamı
Çam ağacının büyük dalı.
Çam ağacının büyük dalı.
Kocabey *Şavşat Artvin
tat anlamı
Acem, Şii
Acem, Şii
Arpaçay - Kars
tat anlamı
Kekeme, dilsiz
Kekeme, dilsiz
Elâzığ ve yöresi
tat anlamı
< ET tat: yassı suratlı; basık burunlu; iki yüzlü; çorabın alt kısmı
< ET tat: yassı suratlı; basık burunlu; iki yüzlü; çorabın alt kısmı
tat anlamı
Yabancı
Yabancı
Kars
tat eş anlamlısı
dilsiz
sf. 1. Konuşma engelli, konuşamayan, ahraz. 2. mec. Ses çıkarmayan, sessiz olan (kimse).
sf. 1. Konuşma engelli, konuşamayan, ahraz. 2. mec. Ses çıkarmayan, sessiz olan (kimse).
lezzet
is. 1. Ağız yoluyla alınan tat: "Tekrar odaya dönse bu kaynağın suyunda umduğu lezzeti tekrar bulabilecek miydi?" -Y. K. Karaosmanoğlu. 2. mec. Herhangi bir şey karşısında duyulan zevk, haz: "Ona da dinlenmek gibi bir lezzet yetişir." -A. Rasim.
is. 1. Ağız yoluyla alınan tat: "Tekrar odaya dönse bu kaynağın suyunda umduğu lezzeti tekrar bulabilecek miydi?" -Y. K. Karaosmanoğlu. 2. mec. Herhangi bir şey karşısında duyulan zevk, haz: "Ona da dinlenmek gibi bir lezzet yetişir." -A. Rasim.
tatlılık
is. 1. Tatlı olma durumu. 2. mec. Sevimlilik, hoşluk, şirinlik: "Kaba bir tatlılığı vardı konuşurken." -Y. Z. Ortaç.
is. 1. Tatlı olma durumu. 2. mec. Sevimlilik, hoşluk, şirinlik: "Kaba bir tatlılığı vardı konuşurken." -Y. Z. Ortaç.
zevk
is. 1. Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu, haz: "İçtik bu nadir içkiyi yıllarca kanmadık / Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor yazık." -Y. K. Beyatlı. 2. Güzeli çirkinden ayırt etme yetisi, beğeni. 3. Tat, lezzet: "Batı edebiyatında şarap içmekten, onun zevkinden hiç bahsedilmez." -B. Felek. 4. mec. Eğlence: "Su gibi para harcıyor, zevkine zevk, rahatına rahat katıyor." -N. Cumalı.
is. 1. Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu, haz: "İçtik bu nadir içkiyi yıllarca kanmadık / Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor yazık." -Y. K. Beyatlı. 2. Güzeli çirkinden ayırt etme yetisi, beğeni. 3. Tat, lezzet: "Batı edebiyatında şarap içmekten, onun zevkinden hiç bahsedilmez." -B. Felek. 4. mec. Eğlence: "Su gibi para harcıyor, zevkine zevk, rahatına rahat katıyor." -N. Cumalı.
"tat" için örnek kullanımlar
Bu sayede özellikle film serini sevenler için iyi bir tat yakalanmış.
In this way, good taste, especially for those who like serine caught up in the movie.
Kaynak: posta.com.trTekrar zevk aldığım maça dönünce futboldan tat almaya başladım.
I enjoy the taste of football began to take the game around again.
Kaynak: hurriyet.com.trDoğrusu, tat vermeyen ligimizde özlemiştik bu tarz performansları.
In fact, this kind of taste do not we missed MoNE performances.
Kaynak: skorer.milliyet.com.trİçine tat vermesi için tercihe bağlı olarak kaya tuzu ekleyebilirsiniz.
Optionally, you can add rock salt to flavor into.
Kaynak: haberturk.comTat alma, beş duyu dan biridir. Dil e temas eden yiyecek lerin dilde bulunan kemoreseptör ler (ya da daha yaygın adıyla kemosensör)
Kaynak: Tat
Kaynak: Tat
Dünyadaki Tat nüfusunun neredeyse % 10'a yakını Azerbaycan 'da yaşamaktaysa da Şiî-İslâm inancında olmaları sebebiyle hızla
Kaynak: Tatlar
Kaynak: Tatlar
Tat Beni, Yeliz Yeşilmen 'in ilk stüdyo albümü. Şarkı listesi ": "Tat Beni" - 4:06 " "Sen Yoksun" - 4:09 " "Aşk" - 4:06 " "Ara Beni" - 4:08 "
Kaynak: Tat Beni (albüm)
Kaynak: Tat Beni (albüm)
Tat, Sivas ilinin Yıldızeli ilçesine bağlı bir köy dür. Tarihçe: köyün adının nerden geldiği konusunda çeşitli rivayetler vardır.
Kaynak: Tat, Yıldızeli
Kaynak: Tat, Yıldızeli
Herz und Mund und Tat und Leben, BWV 147 Johann Sebastian Bach 'ın BWV 147 numaralı kantatı. Yapısı: İngilizce ismi Heart and Mouth and Dead
Kaynak: Herz und Mund und Tat und Leben, BWV 147
Kaynak: Herz und Mund und Tat und Leben, BWV 147
Cuhuri, Cuvuri ya da Yahudi Tatçası bir Tat dili olup özellikle Azerbaycan ve Dağıstan 'da doğu Kafkas Dağları ndaki Dağ Yahudileri
Kaynak: Cuhuri
Kaynak: Cuhuri
Bad Taste (Kötü Tat), Peter Jackson tarafından yönetilen 1987 yapımı kült aksiyon/bilim-kurgu filmidir. Jackson'ın ilk filmi olan Bad
Kaynak: Bad Taste
Kaynak: Bad Taste
Yakın Kelimeler
Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
