bulmak (-i) 1. Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak:
"Kafam her an bir konu bulmak için binbir çeşit şeye müracaat ediyor." -H. E. Adıvar. 2. Bir şeyi elde etmek. 3. Kaybedilen bir şeyi yeniden ele geçirmek:
Paramı buldum. 4. Varlığı bilinmeyen bir şeyi ortaya çıkarmak, keşfetmek:
"Şu kuvvetin, cevherin sırrını bulmaya çalışıyorum." -S. F. Abasıyanık. 5. İlk kez yeni bir şey yaratmak, icat etmek. 6. İstenilen şeye kavuşmak, nail olmak:
"Kadınlık namına düşündüğüm şeylerin hiçbirini karımda bulamadım." -Ö. Seyfettin. 7. Bir yere, bir noktaya erişmek, ulaşmak:
"Böylece yılın ortasını bulduk." -R. H. Karay. 8. Herhangi bir görüşe, bir yargıya varmak:
"Ben de bunu akıllıca buldum." -M. Ş. Esendal. 9. Seçmek, uygun saymak:
"Bazen onlara yeni ve güzel kıyafetler buluyor." -H. E. Adıvar. 10. Sağlamak, temin etmek:
"Sen otur ye, ben yatarken, kendim bir şeyler bulur, yerim." -S. F. Abasıyanık. 11.
(-i, -e) Kabahat, suç, kusur yüklemek:
Bana kabahat bulma, ben böyle olacağını vaktiyle söylemiştim. 12.
(nsz) Cezaya uğramak:
Eden bulur. 13. Hatırlamak:
"Bir türlü bulamadım caminin ismini dersem inanır mısınız?" -S. F. Abasıyanık.
sağlamak(I)
(-i) 1. Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek:
"Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık." -H. Taner. 2. Elde etmek, sahip olmak:
"... o sevimli yavru hâliyle sağladığı sempatinin büyük bir kısmını yitirmişti." -Y. N. Nayır. 3.
mat. Bir işlemin doğruluğunu ortaya koymak.