uzatmak (nsz) 1. Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak:
Saç uzatmak. Tırnak uzatmak. 2.
(-i) Başı, kolları veya bacakları bir yere yöneltmek:
"Koğuşun açık duran kapısından hastalar başlarını uzatıp koridordakilere, yerde duran sedyeye bakıyorlar." -M. Ş. Esendal. 3.
(-e) Bir şeyi vermek için birine yöneltmek:
"Şu köşe rafında toz şeker kutusu var, uzatıver bana." -A. Gündüz. 4. Germek:
İp uzatmak. 5. Konuşmayı sürdürmek:
"Her iki odadan üçer beşer kişi lakırtıyı uzattılar." -M. Ş. Esendal. 6.
(-e) Vermek, göndermek:
Can, topu Zeki'ye uzattı.. 7.
(-i) Süreyi artırmak, temdit etmek:
"Yıllardır beklediği bu zevkli anları mümkün olduğu kadar uzatmak istediği her hâlinden belliydi." -İ. O. Anar.