çekinmek (-den) 1. Saygı, korku, utanma vb. duygularla bir şeyi yapmak istememek, kaçınmak:
"Karşı karşıya oturup yalnız kaldığımız zaman göz göze gelmekten çekindiğini de hissettim." -P. Safa. 2.
(nsz) Bir şey sürünmek:
Sürmeler çekinmiş bir kadın. korkmak (nsz) 1. Korku duymak, ürkmek, dehşete kapılmak:
"Karanlık yerde insan korkmaz mıydı?" -S. F. Abasıyanık. 2. Kaygı duymak, endişe etmek:
"Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak." -M. A. Ersoy. 3. Çekinmek, sakınmak, saygı duymak:
"Sabaha karşı aşağı indi, aralık kapıdan korka korka babasına baktı." -R. N. Güntekin. 4. Yapamamak, cesaret edememek.
ürkmek (nsz) 1. Bir şeyden korkup sıçramak, tevahhuş etmek:
"Gölgesinden ürkmüş bir Arap atı gibi şahlandı." -Ö. Seyfettin. 2. Şaşkınlık ve korku duymak:
"Birisi merdivenlerden biraz hızlı inip çıktığı zaman biz de ürküyorduk." -R. N. Güntekin. 3. Ağaç meyve vermemek:
Şeftaliler bu yıl ürkmüş. 4.
mec. Çekinmek:
"Yaramaz çocuk tutumundan her zaman ürkerdi." -H. Taner.