ton anlamı Fr.tonne
(I) Bin kilo
Gramlık ağırlık birimi; bir metre küp hacminde ve + 4° C deki arı suyun ağırlığı: § "
Toz kömürlere dalıyor, oradan yuttuğu birkaç tonu, tutup ambar kıyılarına dirsek dayayarak gemiye püskürüyordu." -Ruşen Eşref Ünaydın, Bütün Eserleri, 42. § "
Bir yandan matematik, bir yandan annesinin yüz ton ağırlığındaki ruh baskısı." -Peyami Safa, Yalnızız, 79. § "
Sunulanlar olmadı mı? Yıllar boyu, tonla."
-Adalet Ağaoğlu, Dar Zamanlar-3 Hayır, 163.
ton anlamı Fr.ton
(II) 1. Çeşitli kalınlık ve incelik derecelerindeki müzik seslerinden her biri:§
"Ablamın üstüne biraz eğildi ve dışarıdan gelen horoz seslerinin ince çerçevesi içinde büsbütün ağırlaşan bir tonla ona verdi." -Peyami Safa, Yalnızız, 116. 2. Konuşmada sesin duyguları belirtecek biçimde çıkması:§
"Nasılsınız Selmin Hanım? Diye sorarken sesinin imalı tonuyla sana geçmişi hatırlatmaktan çekinecek..." -Peyami Safa, Yalnızız, 30. § "
Bir yarıştırmacı tonlamasıyla okur." -Adalet Ağaoğlu, Toplu Oyunlar (Evcilik Oyunu, Tombala, Çatıdaki Çatlak), 97. §
"Mustafa Şekip, veda anında ve herkesin duymasını istediği bir tonla dedi…" -Necip Fazıl Kısakürek, O ve Ben, 60. §
"Manaya en yakışan tonu bulmak, diğer taraftan sese en uygun düşen manayı belirleyebilmek…" -Nurullah Ataç, Dergilerde deneme, 187. 3. Ses titreşimlerinin yükselip açılması, titrem: § "
Allaha isyan ediyormuş gibi haykırmak dua tonu değildir." -Peyami Safa, Din, İnkılap, İrtica, 64. §
"Ben Suriyeli'nin tonunu zaten beğenmiyorum." -
Reşat Nuri Güntekin, Yaprak Dökümü, 84. 4. Bir rengin koyuluk veya açıklık derecesi: § "
Çağla bademiyle tirşe arasında bir ton." -Peyami Safa, Yalnızız, 68. §
"Pembe renkte, kızılın olduğu gibi görünmesine karşılık öyle görünmeye razı olmadan sırasına göre şu veya bu renge doğru (ton) değiştirmenin istidadı fa yaşar." -Necip Fazıl Kısakürek, Aynadaki Yalan, 116.