acayip sf. (aca:yip) 1. Sağduyuya, göreneğe, olağana aykırı, garip, tuhaf, yadırganan, yabansı:
"Dişlerinin arasından ıslık gibi acayip sesler çıkarmaya başladılar." -R. N. Güntekin. 2.
ünl. Şaşma anlatan bir söz:
Öyle dedi ha? Acayip! çirkin sf. 1. Göze veya kulağa hoş gelmeyen, güzel karşıtı:
"Kız öyle müstesna bir güzelliğe sahip olmamakla beraber çirkin de değildi." -H. R. Gürpınar. 2. Hoş olmayan, yakışık almayan (davranış veya söz):
"Bu boş ve çirkin iddiayı bir kere de onun ağzından işitmek istedim." -Ö. Seyfettin. 3. Karanlık, dalavereli, şüpheli:
"Dedikodular artmış, o da bu çirkin işler içinde kalmak istemediğinden çekilmiş." -M. Ş. Esendal.
kanunsuz sf. 1. Yasası olmayan, yasasız:
"Yeni kanunu anlamak, dinlemek için önce kanunsuz olmak lazımdır." -S. F. Abasıyanık. 2. Yasaya aykırı:
"Kanunsuz bir grev barikatında ilk kurşun senin alnına çarpar." -Ç. Altan.
kötü sf. 1. İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı:
"Hamakat, dalalet ve kötü niyetin bu kadarına söylenebilecek bir şey yoktur." -N. F. Kısakürek. 2. Zararlı, tehlikeli:
Kötü adam. 3. Korku, endişe veren:
"Yabancının bu kötü kastına yalnız azmimizle karşı koyduk." -R. E. Ünaydın. 4. Kaba ve kırıcı:
"Kızına söylemedik kötü lakırtı bırakmamış." -M. Ş. Esendal. 5. Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan. 6.
zf. Aşırı, çok:
Kız, oğlana kötü tutuldu.