dayamak (-i, -e) 1. Yaslamak:
"Sol kolunu yürürken hep kalçasına dayardı." -Ö. Seyfettin. 2. Bir yerden, bir kimseden yararlanmak, güç almak:
"Kürekleri iskeleye dayayarak bütün hızıyla itti." -S. F. Abasıyanık. 3. Korkutmak için hızla, öfkeyle yaklaştırmak, uzatmak:
Mektubu gözüne dayadı. Bıçağı göğsüne dayadı. 4.
(-e) Varmak, ulaşmak. 5.
mec. Kalitesiz, kötü veya çürük bir malı, gizlice iyi olanların arasına katıp müşteriye satmak. 6.
(-e) tkz. Vakit geçirmeden, bekletmeden vermek:
"Tezgâha giden garson, önüme koca bir kadeh rakı dayadı." -O. C. Kaygılı. 7.
(-i) hlk. Kapı veya pencereyi ardına kadar açmak.