incelmek (nsz) 1. İnce duruma gelmek:
"Sahnede siyah organtin tuvaletiyle beli incelmiş, göğsü kabarmış." -R. H. Karay. 2. Zayıflamak:
"İstasyonda mavi gözleri solmuş, incelmiş bir nefer Hasan'ı karşıladı." -H. E. Adıvar. 3. Sıvı, koyu durumdan akışkan duruma gelmek, akışkanlığı artmak. 4.
mec. Davranışları incelik kazanmak, kibarlaşmak:
"Avrupa görmüş, incelmiş bir delikanlıya kızların nasıl içi gitmesin." -H. Taner.