gizli sf. 1. Görünmez, belli olmaz bir durumda olan, edimsel karşıtı:
"Kanun, gizli eşyayı bulmaya mahsus bir fal kitabı değildir." -N. F. Kısakürek. 2. Başkalarından saklanan, duyurulmayan, saklı kalan, mahrem, mestur, nihan:
"Sanırım babamla arasında gizli bir çekişme de yaşanıyordu." -A. Kutlu. 3. Niteliği anlaşılmayan, bilinmeyen:
Gizli kuvvetler. 4.
zf. Saklı olarak, saklayarak:
"Mektubu senden gizli posta kutusuna attım." -M. Yesari.
içerik is. 1. Bir şeyin içinde bulunanların bütünü, muhteva, mazruf:
Eğitimin yalnız yöntemlerini değil, içeriğini de gözden geçirmek, düzeltmek gerekmektedir. 2. Sözlü veya yazılı anlatımda verilmek istenen öz, düşünce, duygu ve imgelerin bütünü. 3. Bir kelimenin veya kavramın anlamı. 4.
ruh b. Herhangi bir ruhsal süreç veya düşünsel işlevi oluşturan ögelerin bütünü. 5.
sf. man. Bir cümle veya yargıda açıkça söylenmemekle birlikte var olduğu anlaşılabilen, zımni.
kapalı sf. 1. Kapanmış olan, açılmamış, açık karşıtı:
"Şimdi oğlunu kanlı göğsü, kapalı gözleri, mor dudaklarıyla görür gibi oluyordu." -N. Hikmet. 2. Geçilmez durumda olan. 3. Çalışma süresi sona ermiş (iş yeri). 4. Başı örtülü (kadın). 5. Açık ve kesin söz kullanmadan söylenen, müphem. 6. Gizli, saklı:
Meclisler, iç tüzük hükümlerine uygun olarak kapalı oturumlar yapabilir. 7. Açık olmayan (giyecek):
"Damalı bir eteklik, açık mavi, kapalı bir yün kazak giymişti." -N. Cumalı. 8. Bulutlu, karanlık (hava):
"Ankara'nın soğuk, kapalı havalı günlerinden biriydi." -Y. K. Karaosmanoğlu. 9.
mec. İçe dönük yaradılışta olan:
"Kapalı ruhlu, ağırbaşlı, güç heyecana gelir insanlardır." -R. H. Karay. 10.
mec. Dış çevreyle ilişki içerisinde olmayan:
"Ayrıca ben, oldukça kapalı bir çevrede yetişmiştim." -A. Ağaoğlu.