Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

basmak ne demek?

 - 7 sözlük, 16 sonuç.

BSTS / Sinema ve Televizyon Terimleri Sözlüğü

basmak anlamı İng. print Alm. zieher,, kopieren, abziehen, Kopie ziehen, umkopieren Fr.tirer
Sinem. Basım işini gerçekleştirmek.

BSTS / Yapıt Hakları Terimleri Sözlüğü

basmak anlamı İng. print Osm. tabetmek Fr.imprimer
Çoğaltılması gereken bir yazı yapıtını basım yoluyla çoğaltmak.

Divanü Lügati't-Türk

basmak anlamı
basmak, üzerine çökmek, yıkmak

Güncel Türkçe Sözlük

basmak, -ar anlamı
(-e) 1. Vücudun ağırlığını verecek bir biçimde ayak tabanını bir yere veya bir şeyin üzerine koymak: "Bastığın yerlerde güller açtı, sarıldı ayaklarına." -C. Külebi. 2. Küçük çocuklar ayakta durabilmek. 3. Bir şeyi, üzerine kuvvet vererek itmek: "Motor çalıştıktan sonra debriyaja basarsınız." -H. E. Adıvar. 4. (-i, -e) Sıkıştırarak yerleştirmek: Peyniri küpe basmak. 5. (-i) Bası işi yapmak, tabetmek. 6. (-i, nsz) Örtmek, bürümek, kaplamak: "Yollarını ot basmış, çamları yükselip saçaklarına el atmış olan bu büyük köşk." -M. Ş. Esendal. 7. (-i, -e) Bir şey üzerinde kalıp, mühür vb.yle iz yapmak: "Şuraya başparmağını bas dediler, ben de bastım." -S. F. Abasıyanık. 8. (-i) Baskın yapmak: "Ölen kızın intikamını almak için köyü basıp yakmış." -E. İ. Benice. 9. (nsz) Bazı adlarla sertlik, aşırılık anlamlarında yardımcı fiil olarak kullanılır: "Bir kahkaha basarak merdivenleri inmeye başladım." -S. F. Abasıyanık. 10. Bir kimse bir yaşa girmek: "On dokuz yaşına yeni basmış, ürkek ve utangaç bir kızdım." -A. Erhat. 11. (-i, nsz) Duman, sis vb. çevreyi kaplamak, çökmek: "Şehri akşamüstü sis basmıştı." -S. F. Abasıyanık. 12. (-i, nsz) Basınç yaparak sıvı ve gazları itmek: Pompa bozulmuş, suyu basmıyor. Otomobilin lastiğine hava basmak. 13. (nsz) Kümes hayvanları kuluçkaya yatmak. 14. (-i) Uygunsuz vaziyette yakalamak. 15. (nsz) mec. Bir şeyin etkisinde kalıp eziklik, üzüntü ve ağırlık duymak: "Yüreğinin acısını duyuyordu. Sıkıntı basmış, terlemeye başlamıştı. İzin istedi." -Y. Z. Bahadırlı.

Tarama Sözlüğü

basmak anlamı
1. Altetmek, yenmek. 2. Bastırmak, kapatmak. 3. Teskin etmek. 4. Üstüne oturmak, Altına almak. 5. Atmak, savurmak, yağdırmak. 6. Kaplamak, bürümek. 7. Koyup bastırmak.

Türkçe - İngilizce

basmak anlamı
fiil
1) press
2) print
3) tread
4) step
5) step on
6) publish
7) tread on
8) sTamp
9) strike
10) jam
11) stomp
12) raid
13) spit
14) letter
15) flow
16) strike off
17) catch
18) stencil
19) come on
20) transfer
21) spit out
22) affix
23) utter
24) attack suddenly
25) break into
26) flood
27) weigh
28) come upon
29) sink
30) irrupt
31) imprint
32) impress
33) foray

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

basmak anlamı
Merdiven, el merdiveni, merdiven basamağı, iskele

Güney *Yeşilova -Burdur

basmak anlamı
Evlenmek niyetiyle bir kızı alıp kaçırmak.

-Ordu ve köyleri

basmak anlamı
1. Cinsî münasebette bulunmak. 2. Kümes hayvanları, kuşlar, hayvanlar çiftleşmek: Tanası anasını basmaya başladı.
basmak anlamı
Kümes hayvanları kuluçkaya yatmak.

Çiftlik *Dinar -Afyon
-Isparta
ilçe ve köyleri
Örencik, Elden *Yeşilova, Yayla *Tefenni -Burdur
-Denizli ilçe ve köyleri
Tepecik, Yazırlı, Kırcaklı *Nazilli -Aydın
Cumayanı, *Safranbolu -Zonguldak
-Çorum
-Samsun
-Amasya
*Ermenek -Konya
Kocayatak *Serik, Kışla *Elmalı, Bağyaka, Çavdır *Finike -Antalya
*Fethiye ve köyleri -Muğla
*Lüleburgaz ve çevresi -Kırklareli
*Çorlu -Tekirdağ

basmak anlamı
Oyunda yenmek.

-Samsun

basmak anlamı
Bilmeden konuya değinmek.

Dereçine *Sultandağı Afyon

basmak anlamı
Basmak, doldurmak

Diyarbakır

basmak anlamı
Basmak, sokmak, yerleştirmek

Doğu Trakya

bâsmak anlamı
Basmak

Diyarbakır

basmak anlamı
1. Koymak, sürmek, 2. Erişmek

Artvin Yusufeli Uşhum köyü

basmak eş anlamlısı

bürümek
(-i) 1. Sarmak, kaplamak, örtmek, basmak, istila etmek: "Tarlayı otlar bürümüştü." -N. Nâzım. 2. mec. Çok, güçlü etkilemek: "Bir kötümserlik bürümüş sizin içinizi." -N. Ataç.
çökmek
(nsz) 1. Bulunduğu düzeyden aşağı inmek, çukurlaşmak: Toprak çökmek. Yol çökmek. 2. Üzerinde bulunduğu yere yıkılmak: Tavan çökmek. Döşeme çökmek. Ev çökmek. 3. (-e) Çömelmek: "Suyun başına çöküp ellerini, yüzünü yıkamaya koyuldu." -H. F. Ozansoy. 4. (-e) Oturmak, birdenbire oturmak: "Soluk soluğa yere çöktü." -F. R. Atay. 5. Deve, sığır vb. olduğu yere oturmak: "Boz renkli bir kaya, tıpkı çökmüş bir hecin sırtını andırıyordu." -Y. K. Karaosmanoğlu. 6. Şakak, avurt vb. içeri doğru girmek, çukurlaşmak: "Kadının yanakları daha fazla çöktü." -H. E. Adıvar. 7. Basmak, yayılmak: "Geceleri bazen öyle bir sessizlik çöküyor ki muharebenin bu yerlerde olduğuna insanın inanamayacağı geliyor." -N. F. Kısakürek. 8. Sis, duman vb. inerek kaplamak: "Alaca karanlıklar çökerken köşk bahçesinin parmaklıklarında görünmektedir." -S. Birsel. 9. mec. Sarsılıp dinçliğini yitirmek: "Şayet iradesiz bir adamsanız az zamanda çürüyüp çökmeniz pek mümkündür." -R. H. Karay. 10. Tortu dibe inmek. 11. mec. Son bulmak, yıkılıp dağılmak: Bizans İmparatorluğu 1453'te çöktü. "Bir gün vatan çöktü ve millî mabetler istila edildi." -A. Gündüz. 12. (-e) mec. Yoğun bir biçimde duymak: "Mustafa Kemal'in içine ilk defa bu lisede vatan kaygısı çöktü." -F. R. Atay.
kaplamak
(-i) 1. Her yanını örtmek, istila etmek: Bulutlar gökyüzünü kapladı. Sessizlik ortalığı kapladı. 2. Çepeçevre sarmak, kuşatmak: "Evlerin bir tarafını yol, üç tarafını da yine çam ormanları kaplar." -S. F. Abasıyanık. 3. (nsz) Bir kabın, bir kılıfın, bir örtünün içine almak: Yorgan kaplamak. 4. Yayılıp doldurmak, etkisinde bırakmak. 5. Bir yüzeyi döşemek, başka bir nesne ile örtmek: "Dudaklarının üstünü kaplayan muntazam kesilmiş sert ve koyu siyah bıyıkları..." -A. Ş. Hisar. 6. Kaplama adı verilen ince ağaç levhaları, değişik yöntemlerle hazırlanan tablalara yapıştırmak. 7. Bir madeni bir başka madenle kimyasal bir yöntemle örtmek. 8. mec. Bir kimsenin veya bir şeyin nitelikleri herkesçe bilinir olmak: Ünü cihanı kapladı. 9. mec. Duygular için doldurmak: İçini sevinç kapladı. 10. mec. Doldurmak, bastırmak.
örtmek
(-i) 1. Korumak, görünmez duruma getirmek veya gizlemek için üstüne bir şey koymak: "Kadın bebeğini itina ile yatırdı, yüzünü örttü." -A. Gündüz. 2. Kapamak: "Perihan kızdı, gidip piyanonun kapağını örttü." -P. Safa. 3. Kaplamak: Sarmaşıklar duvarları örtmüş. 4. mec. Kötü bir durumu belli etmemek, gizlemek, saklamak: Birinin suçunu örtmek.
tabetmek
(-i) (ta'betmek) Basmak.

"basmak" için örnek kullanımlar

Hepimizin kardeşlik duygusu içerisinde bağrımıza basmak zorundayız.
Embrace a sense of brotherhood in all of us have to press.
Kaynak: haberler.com
Bu mudur mahkeme basmak ya da adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs?
Pressing the court or attempting to influence a fair trial is this?
Kaynak: t24.com.tr
Kısa süre öncesine kadar kent parkında çimlere basmak yasaktı.
Pressing the city park on the grass until recently forbidden.
Kaynak: sabah.com.tr
Beşiktaş maçında önde basmak istediği için Umut ve Elmander'i oynattı.
Hope and Elmander'in moved to Besiktas match any pressing ahead.
Kaynak: sabah.com.tr
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.