Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

çökmek ne demek?

 - 3 sözlük, 3 sonuç.

Divanü Lügati't-Türk

çökmek anlamı
döz çökmek, dibe çökmek

Güncel Türkçe Sözlük

çökmek, -er anlamı
(nsz) 1. Bulunduğu düzeyden aşağı inmek, çukurlaşmak: Toprak çökmek. Yol çökmek. 2. Üzerinde bulunduğu yere yıkılmak: Tavan çökmek. Döşeme çökmek. Ev çökmek. 3. (-e) Çömelmek: "Suyun başına çöküp ellerini, yüzünü yıkamaya koyuldu." -H. F. Ozansoy. 4. (-e) Oturmak, birdenbire oturmak: "Soluk soluğa yere çöktü." -F. R. Atay. 5. Deve, sığır vb. olduğu yere oturmak: "Boz renkli bir kaya, tıpkı çökmüş bir hecin sırtını andırıyordu." -Y. K. Karaosmanoğlu. 6. Şakak, avurt vb. içeri doğru girmek, çukurlaşmak: "Kadının yanakları daha fazla çöktü." -H. E. Adıvar. 7. Basmak, yayılmak: "Geceleri bazen öyle bir sessizlik çöküyor ki muharebenin bu yerlerde olduğuna insanın inanamayacağı geliyor." -N. F. Kısakürek. 8. Sis, duman vb. inerek kaplamak: "Alaca karanlıklar çökerken köşk bahçesinin parmaklıklarında görünmektedir." -S. Birsel. 9. mec. Sarsılıp dinçliğini yitirmek: "Şayet iradesiz bir adamsanız az zamanda çürüyüp çökmeniz pek mümkündür." -R. H. Karay. 10. Tortu dibe inmek. 11. mec. Son bulmak, yıkılıp dağılmak: Bizans İmparatorluğu 1453'te çöktü. "Bir gün vatan çöktü ve millî mabetler istila edildi." -A. Gündüz. 12. (-e) mec. Yoğun bir biçimde duymak: "Mustafa Kemal'in içine ilk defa bu lisede vatan kaygısı çöktü." -F. R. Atay.

Türkçe - İngilizce

çökmek anlamı
fiil
1) collapse
2) subside
3) crumple
4) bend
5) sink
6) fold
7) slump
8) decline
9) cave
10) crack
11) crouch
12) fall down
13) sag
14) founder
15) fold up
16) descend
17) cave in
18) give way
19) crumple up
20) come down
21) fall in
22) settle
23) dip
24) dent
25) crack up
26) gravitate
27) cower
28) slump down
29) squat

çökmek eş anlamlısı

basmak
(-e) 1. Vücudun ağırlığını verecek bir biçimde ayak tabanını bir yere veya bir şeyin üzerine koymak: "Bastığın yerlerde güller açtı, sarıldı ayaklarına." -C. Külebi. 2. Küçük çocuklar ayakta durabilmek. 3. Bir şeyi, üzerine kuvvet vererek itmek: "Motor çalıştıktan sonra debriyaja basarsınız." -H. E. Adıvar. 4. (-i, -e) Sıkıştırarak yerleştirmek: Peyniri küpe basmak. 5. (-i) Bası işi yapmak, tabetmek. 6. (-i, nsz) Örtmek, bürümek, kaplamak: "Yollarını ot basmış, çamları yükselip saçaklarına el atmış olan bu büyük köşk." -M. Ş. Esendal. 7. (-i, -e) Bir şey üzerinde kalıp, mühür vb.yle iz yapmak: "Şuraya başparmağını bas dediler, ben de bastım." -S. F. Abasıyanık. 8. (-i) Baskın yapmak: "Ölen kızın intikamını almak için köyü basıp yakmış." -E. İ. Benice. 9. (nsz) Bazı adlarla sertlik, aşırılık anlamlarında yardımcı fiil olarak kullanılır: "Bir kahkaha basarak merdivenleri inmeye başladım." -S. F. Abasıyanık. 10. Bir kimse bir yaşa girmek: "On dokuz yaşına yeni basmış, ürkek ve utangaç bir kızdım." -A. Erhat. 11. (-i, nsz) Duman, sis vb. çevreyi kaplamak, çökmek: "Şehri akşamüstü sis basmıştı." -S. F. Abasıyanık. 12. (-i, nsz) Basınç yaparak sıvı ve gazları itmek: Pompa bozulmuş, suyu basmıyor. Otomobilin lastiğine hava basmak. 13. (nsz) Kümes hayvanları kuluçkaya yatmak. 14. (-i) Uygunsuz vaziyette yakalamak. 15. (nsz) mec. Bir şeyin etkisinde kalıp eziklik, üzüntü ve ağırlık duymak: "Yüreğinin acısını duyuyordu. Sıkıntı basmış, terlemeye başlamıştı. İzin istedi." -Y. Z. Bahadırlı.
yayılmak
(nsz) 1. Yayma işine konu olmak veya yayma işi yapılmak. 2. Hastalık, pek çok kimseye geçmek veya bulaşmak. 3. Genelleşmek: "O zamanlarda saz, halkın bütün sınıfları arasında iyice yayılmıştı." -A. Ş. Hisar. 4. Genişlemek, büyümek: "Bu âdet bir fabrika sahibinin acıklı hayat hikâyesiyle birlikte kondulara yayıldı." -L. Tekin. 5. Serilmek, döşenmek: Odaya bir kilim yayıldı. 6. Koyun, inek vb. otlamak. 7. Rahat bir biçimde, sere serpe oturmak. 8. mec. Ayrıntıya girmek, açılmak: "Türlü yönlerden ele alınabilecek olan bu konuda şimdilik pek yayılmak istemiyorum." -O. V. Kanık.

"çökmek" için örnek kullanımlar

Avrupa için bu, Türklerin diz çökmek zorunda olduğu anlamına gelmiyor.
For Europe, this does not mean that the Turks had to kneel.
Kaynak: dw.de
Tekrar meydana döndüğümüzde alacakaranlık çökmek üzereydi.
Twilight was about to collapse from happening again when we return.
Kaynak: hurriyet.com.tr
İyiliğin güneşiyle ısınmak, iyiliğin önünde diz çökmek istemiyorlardı.
Warm sun of goodness, goodness did not want to kneel in front.
Kaynak: evrensel.net
Romanın ikinci bölümünde,köy kolhozu (köy tarım kooperatifi),istifa ve ayrılmalar nedeniyle çökmek üzeredir. Köy zenginleri sabotajlar
Kaynak: Tembot K'eraş
Bu kök, Eski Türkçe ve Moğolcada diz, diz çökmek anlamı içerir. Hatta aynı anlam Tunguz ve Mançu dillerinde de vardır. Kökeni tam olarak
Kaynak: And (folklor)
piyade tümenlerinin Kuzey Ordular Grubu'ndan acele olarak Polotsk yaklamınındaki çökmek üzere olan savunmayı desteklemek üzere
Kaynak: Polotsk Taarruzu
Bölmenin içinde diz çökmek için de bir basamak bulunur. Bu düzenleme, günah çıkaranın papazı görememesini sağlar. Günah çıkarma hücresinin
Kaynak: Günah çıkarma
Silistan'da oraya çıkan Safariler hücumuna ve diğer taraftan Tabarıstan Şiilerinden baskı altındaydı ve Tahiri idaresi çökmek dönemine girmişti.
Kaynak: Mustain (Abbasi)
Kültür: Çömelmek:Yere çökmek. Çımgışmak : Uyuşmak. Çıngalanmak : Suyun Sıçraması. Çıllangıç : Ağustos Böceği. Çıtlık : Menengiç. Çiğin : Omuz
Kaynak: Göçük, Gazipaşa
Gündelik hayattan hareketler, diz çökmek, ayakta durmak, yürümek veya koşmak, ya da itaati yerine getirmenin, çeşitli formları bulunur,
Kaynak: Kajira
Ulus ve devlet çatışması ve rejimin çöküşü: Ekonomi çökmek üzereydi. Bir Sovyet müdahalesini göz ardı etmeyen Jaruzelski, PZPR IX.
Kaynak: Polonya Halk Cumhuriyeti
Yaygın Fiiller (Veiksmažodis) : Düşmek, çökmek : Griūti. Kai jis girtas, jis visąlaik griūna ant grindų. : Sarhoşken hep yere düşer.
Kaynak: Litvanca
Evler genellikle ahşap olan Kıldıroğlu mahallesinde çökmek üzere olan üç katlı bir konak ve en az İkiyüzyıllık ahşap evler bulunmaktadır.
Kaynak: Kutluören, Eflani

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.