çevre is. 1. Bir şeyin yakını, dolayı, etraf, periferi:
"Büyük kentlerin çevreleri gecekondularla sarılmıştır." -O. Rifat. 2. Kişinin içinde bulunduğu toplumu oluşturan ortam:
"Ayrıca ben, oldukça kapalı bir çevrede yetişmiştim." -A. Ağaoğlu. 3. Sırma işlemeli mendil:
"Geçen gün sandığı karıştırırken elime işlemeli çevreler geçti." -M. Yesari. 4.
mec. Aynı konu ile ilgisi bulunan kimselerin tümü, muhit:
Siyasi çevreler. Sanat çevresi. 5.
mec. Bir kimse ile ilişkisi bulunanlar, muhit:
"Babanın ve çevresinin var güçleri ile destekledikleri düşünülebilir." -H. Taner. 6.
db. Bir birimden önce veya sonra gelen aynı türden birimlerin tümü, bunların oluşturduğu küçük grup, kontekst. 7.
mat. Düzlem üzerindeki bir şekli sınırlayan çizgi. 8.
top. b. Hayatın gelişmesinde etkili olan doğal, toplumsal, kültürel dış faktörlerin bütünlüğü.
yer is. 1.
gök b. Dünya. 2. Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân:
"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" -M. Ş. Esendal. 3. Gezinilen, ayakla basılan taban:
"Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü yerde bir noktaya dikip öylece kalakalıyordu." -H. Taner. 4. Bulunulan, yaşanılan, oturulan bölge:
"Anadolu'nun bazı yerlerinde eski bir kocakarı itikadı vardır." -R. N. Güntekin. 5. Durum, konum, vaziyet:
Türkiye stratejik bakımdan önemli bir yerdedir. 6. Ülke. 7. Görev, makam:
"Askerden gelirse bakalım bir yere yerleştirebilecek miyiz?" -M. Ş. Esendal. 8. Önem:
Uçağın yurt savunmasındaki yeri. 9. İz. 10. Üzerine yapı kurulmaya elverişli arazi, arsa:
Deniz kıyısında bir yer aldılar, ev yapacaklar. 11. Ekime elverişli toprak parçası, arazi:
Çorak yerde ot bitmez. 12. Bir olayın geçtiği veya geçeceği bölüm, alan, mahal:
Toplantı yeri. Kaza yeri. 13. Otel, motel vb.nde kalınacak oda:
Yeriniz var mı? 14. Sinema ve tiyatroda veya taşıtlarda oturulacak koltuk, sandalye:
"Ön tarafta bir yer bulup oturunca kurnazlığına pek sevindi." -H. Taner. 15.
mec. Durum, konum:
Sen benim yerimde olsan ne yapardın?