The proposed rules on flight delays will
weaken air passenger rights.
Uçuş gecikmeler üzerine önerilen kurallar havayolu yolcu hakları zayıflatacaktır.
Kaynak: independent.co.ukSri Lanka's growth slows as exports
weaken, with forecasts uncertain this year.
Ihracatın bu yıl belirsiz tahminleri ile, zayıflatmak Sri Lanka'da olduğu gibi büyüme yavaşlar.
Kaynak: straitstimes.comInvestor sentiment will
weaken further today, amid concerns about the Euro zone.
Yatırımcı görüşünüz Euro bölgesi ile ilgili kaygılar sürerken, bugün daha da zayıflatacaktır.
Kaynak: byronnews.com.auJust dwelling on stressful events can
weaken your immune system and make you ill.
Sadece stresli olayların üzerinde konut bağışıklık sistemini zayıflatabilir ve hasta yapabilir.
Kaynak: dailymail.co.ukCombat or fighting is a purposeful violent conflict meant to
weaken, or establish dominance over the opposition, or to kill the
Kaynak: CombatAt that point, the cyclone encountered cooler waters, which caused it to
weaken slowly,
weakening to a depression on August 30.
Kaynak: 2002 Pacific hurricane seasonChrudoš is male first name, derived from the Czech word chruditi meaning
weaken. Chrudoš means boy who is
weakened and was created from
Kaynak: Chrudoš