bitik ne demek?
- 6 sözlük, 20 sonuç.BSTS / Tarih Terimleri Sözlüğü
bitik anlamı Osm. Tahrirat
Osmanlılarda, 16. yüzyıla kadar, yazılmış kâğıda verilen ad.
Osmanlılarda, 16. yüzyıla kadar, yazılmış kâğıda verilen ad.
Divanü Lügati't-Türk
bitik anlamı
kitap; mektup, yazma, yazı, yazış; yazılı
kitap; mektup, yazma, yazı, yazış; yazılı
bitik anlamı
yazma, yazı
yazma, yazı
Güncel Türkçe Sözlük
bitik anlamı
sf. 1. Yorgunluk veya hastalıktan gücü kalmamış: "Ne bitik, ne cılız işitilmiyor bile." -P. Safa. 2. Kötü, fena: "Hoşa gitmeyen cilvelere kalkarlarsa hâlimiz bitiktir." -H. Taner. 3. hlk. Yapışık, dolaşık, ekli.
sf. 1. Yorgunluk veya hastalıktan gücü kalmamış: "Ne bitik, ne cılız işitilmiyor bile." -P. Safa. 2. Kötü, fena: "Hoşa gitmeyen cilvelere kalkarlarsa hâlimiz bitiktir." -H. Taner. 3. hlk. Yapışık, dolaşık, ekli.
Türkçe - İngilizce
bitik anlamı
sıfat
1) wan
sıfat
1) wan
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
bitik anlamı
Bir parça, azıcık, biraz.
Bir parça, azıcık, biraz.
Hasanoğlan -Ankara
bitik anlamı
Tamam, ameliyatla açılacak kızlık zarı
Tamam, ameliyatla açılacak kızlık zarı
Oğuz *Acıpayam -Denizli
*Merzifon -Amasya
İcilli *Bulancak -Giresun
*Bor -Niğde
Uğurlu, Görmel, *Ermenek -Konya
bitik anlamı
Verimli.
Verimli.
*Ermenek köyleri -Konya
bitik anlamı
Mektup.
Mektup.
-Kastamonu
-Sivas
-Konya
bitik anlamı
Kitap.
Kitap.
-Çankırı
-Kastamonu
*Erciş -Van
bitik anlamı
Muska.
Muska.
*Erciş -Van
bitik anlamı
1. Yapışık, dolaşık, ekli, tüm, donmuş, katılaşmış. 2. İçi bütün kavun.
1. Yapışık, dolaşık, ekli, tüm, donmuş, katılaşmış. 2. İçi bütün kavun.
bitik anlamı
Zarf.
Zarf.
Gevrin *Keçiborlu -Isparta
bitik anlamı
Bahşiş.
Bahşiş.
Oğuz *Acıpayam -Denizli
bitik anlamı
1. bakınız» bitev-1. 2. Ferç.
1. bakınız» bitev-1. 2. Ferç.
bitik anlamı
1. bakınız» biti(I)-2. 2. bakınız» biti(I)-3. 3.bakınız» biti(I)-5. 4.bakınız» biti(I)-6.
1. bakınız» biti(I)-2. 2. bakınız» biti(I)-3. 3.bakınız» biti(I)-5. 4.bakınız» biti(I)-6.
bitik anlamı
Halsiz, zayıf.
Halsiz, zayıf.
*Lüleburgaz -Kırklareli
bitik anlamı
Sünnet olmamış çocukların sünnet yerlerinde görülen et parçası.
Sünnet olmamış çocukların sünnet yerlerinde görülen et parçası.
*Çivril -Denizli
bitik anlamı
Bitişik, yapışık
Bitişik, yapışık
Adana, Osmaniye
Yerleşim Birimleri Sözlüğü
bitik eş anlamlısı
fena
(I) sf. (fena:) 1. İyi nitelikte olmayan, kötü: "Rüşvet aslında fena şeydir fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir." -B. Felek. 2. Üzücü: "Bu savaş yılları o kadar fena ve ağır felaketler öğretmişti ki..." -H. E. Adıvar. 3. İstenilen ve gereken nitelikte olmayan (kimse): Fena bir öğrenci. 4. Hoşa gitmeyen, rahatsız edici: "Fena günler yaşadığına inanmak için bin şahit lazım." -R. H. Karay. 5. Davranışları toplumun ahlak anlayışına uymayan: "Siz fena adamsınız, odanıza geldiğime bin kere pişman oldum." -P. Safa. 6. zf. Çok: "Tenis oynarken bileğim burkuldu, berbat, fena acıyor." -P. Safa.
(I) sf. (fena:) 1. İyi nitelikte olmayan, kötü: "Rüşvet aslında fena şeydir fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir." -B. Felek. 2. Üzücü: "Bu savaş yılları o kadar fena ve ağır felaketler öğretmişti ki..." -H. E. Adıvar. 3. İstenilen ve gereken nitelikte olmayan (kimse): Fena bir öğrenci. 4. Hoşa gitmeyen, rahatsız edici: "Fena günler yaşadığına inanmak için bin şahit lazım." -R. H. Karay. 5. Davranışları toplumun ahlak anlayışına uymayan: "Siz fena adamsınız, odanıza geldiğime bin kere pişman oldum." -P. Safa. 6. zf. Çok: "Tenis oynarken bileğim burkuldu, berbat, fena acıyor." -P. Safa.
fena
(II) is. (fena:) esk. Ölümlülük.
(II) is. (fena:) esk. Ölümlülük.
kötü
sf. 1. İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı: "Hamakat, dalalet ve kötü niyetin bu kadarına söylenebilecek bir şey yoktur." -N. F. Kısakürek. 2. Zararlı, tehlikeli: Kötü adam. 3. Korku, endişe veren: "Yabancının bu kötü kastına yalnız azmimizle karşı koyduk." -R. E. Ünaydın. 4. Kaba ve kırıcı: "Kızına söylemedik kötü lakırtı bırakmamış." -M. Ş. Esendal. 5. Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan. 6. zf. Aşırı, çok: Kız, oğlana kötü tutuldu.
sf. 1. İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı: "Hamakat, dalalet ve kötü niyetin bu kadarına söylenebilecek bir şey yoktur." -N. F. Kısakürek. 2. Zararlı, tehlikeli: Kötü adam. 3. Korku, endişe veren: "Yabancının bu kötü kastına yalnız azmimizle karşı koyduk." -R. E. Ünaydın. 4. Kaba ve kırıcı: "Kızına söylemedik kötü lakırtı bırakmamış." -M. Ş. Esendal. 5. Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan. 6. zf. Aşırı, çok: Kız, oğlana kötü tutuldu.
"bitik" için örnek kullanımlar
Yargıtay kararını bekliyor bir taraftan, bir taraftan kulüp bitik durumda.
Waiting for the decision of the Supreme Court on the one hand, on the one hand the club is dead.
Kaynak: pressturk.comGelin mezara, oğul ve torun hastaneye, kendisi ise bitik..
Come to the grave, the son and grandson to the hospital, and he was dead ..
Kaynak: adanamedya.comSilifke Otogarı'nda, Van'dan gelen otobüsten inerken yakalanan Bitik, gözaltına alındı.
Silifke bus station, landing caught the bus from Van to bits, was taken into custody.
Kaynak: haberler.comBıçgas bitik kılurlar: And key berürler: Handın basut tilerler: Basmıl Çomul tirkeşür. öğreniyoruz. Doğu Türkistan 'da göçebe bir boy olan
Kaynak: Çomul
Kaynak: Çomul
Metinler : Ol nišan taparbiz bitik ičindä. Bir kez bir alγïšlï kiši yolγa bardï. Bir frište anïŋ bile bardï adam bolup. kačan yoldan barïrlar
Kaynak: Codex Cumanicus
Kaynak: Codex Cumanicus
Metin 1: Ol nišan taparbiz bitik ičindä. Bir kez bir alγïšlï kiši yolγa bardï. Bir frište anïŋ bile bardï adam bolup. kačan yoldan barïrlar
Kaynak: Kumanca
Kaynak: Kumanca
Ortağının ölümüyle yıkılan Dan Aykroyd, ödülü alırkan sahnede bitik bir halde yaptığı konuşmada, "Ortağıma şu anda bu ödülü ben veriyor
Kaynak: John Belushi
Kaynak: John Belushi
Yakın Kelimeler
Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
