AB imzayı atıyor sonra biz diğer ülkelerle
boğuşmak zorunda kalıyoruz.
Then we have to grapple with other countries in the EU we're taking the signature.
Kaynak: hurriyet.com.trAB imzayı atıyor, sonra biz diğer ülkelerle
boğuşmak zorunda kalıyoruz.
The EU is taking the signature, then we have to grapple with other countries stay.
Kaynak: euractiv.com.trAma İran'dan önce pek çok sorunla
boğuşmak zorunda olan ABD için öyle değil.
But you have to grapple with many problems before Iran for the United States it is not.
Kaynak: odatv.comSeni düşünmek, seninle
boğuşmak niyetinde değilim.
I think, I do not intend to grapple with.
Kaynak: sabah.com.tr2001 ile 2004 yılları arasında sakatlıklarla
boğuşmak zorunda kaldı ve futbolu bırakma kararı aldı. title Suudi Arabistan kadroları | bg
Kaynak: Nevaf el-TemyatAdam "tıpkı Yakup gibi, gücün varlığını gösterebilmek için onunla
boğuşmak zorundadır. Daha basit terimlerle adamın sahneye düşüşü,
Kaynak: Sözsüz Oyun Içözülmekte olan Kolçak Ordusu Kızılordu birlikleri karşısında yenilecek ve cephe gerisinde partizan ayaklanmalarıyla
boğuşmak zorunda kalacaktır.
Kaynak: Radola GajdaBundan sonra Narin, herkesten sakladığı, hatta hatırlamaktan bile kaçtığı geçmişinin hayaletleriyle
boğuşmak, yüzleşmek zorunda kalacaktır
Kaynak: Merhamet (dizi)Bu tabii ki 20'lerin başlarında Almanya'daki sol komünizmin önemli zayıflıklarla
boğuşmak zorunda kalmadığı anlamına gelmez.
Kaynak: Sol komünizmprojesi aşırı maliyetler ve GEC 4080M görev bilgisayarındaki sorunlarla
boğuşmak zorunda kaldı Sonunda Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı
Kaynak: Hawker Siddeley NimrodBöyle olunca da göçmen Vizigotlar çok büyük sıkıntılarla
boğuşmak zorunda kalır. Romalı tarihçi Ammian Martsellin'e göre Vizigotlar
Kaynak: VizigotlarJackson yeni albümüyle, Control'deki gibi kendinden bahsetmek veya Rhythm Nation'daki gibi toplumsal sorunlarla
boğuşmak yerine, bu sefer
Kaynak: Janet Jackson