Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

boğuşmak ne demek?

 - 2 sözlük, 2 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

boğuşmak anlamı
(nsz, -le) 1. Birbirinin boğazına sarılmak, dövüşmek. 2. Mücadele etmek: "Kumar, talihle alt alta, üst üste boğuşmaktır." -M. Seyda. 3. mec. Çabalamak, Altından kalkmaya çalışmak, uğraşmak.

Türkçe - İngilizce

boğuşmak anlamı
fiil
1) struggle
2) romp
3) wrestle
4) grapple
5) scuffle
6) buffet
7) be at each other's throat

boğuşmak eş anlamlısı

çabalamak
(nsz) 1. Güç bir durumdan kurtulmaya uğraşmak. 2. Bir işi başarmak için uğraşmak, gayret etmek: "Çalış, didin, çabala; aklını, bilgini ve emeğini ortaya koy, bir şeyler elde et." -T. Buğra.
dövüşmek
(nsz) 1. Karşılıklı birbirini dövmek, vuruşmak: "Öyle yiğitçe, öyle gözünü daldan budaktan sakınmadan dövüşmüş, atına binip oradan uzaklaşmıştı." -O. Kemal. 2. (-le) İki silahlı kuvvet çatışmak. 3. sp. Boks yapmak.
mücadele etmek
uğraşmak, savaşmak, çatışmak.
uğraşmak
(-le) 1. Bir iş üzerinde sürekli çalışmak: "Muhacir kümeleri arasında, ekmek dağıtmakla uğraşan yaşlıca bir adama seslendi." -P. Safa. 2. (-e) Bir işi başarmaya çalışmak, iş edinmek: "İkisi barbut oynuyor, üçüncüsü, en küçükleri, bir çekirgeye sigara içirmeye uğraşıyordu." -H. Taner. 3. Zamanını bir işe verme durumunda kalmak: "Ee, hadi yürü yahu. Senlen mi uğraşacağız?" -H. Taner. 4. Savaşmak: "Düşmanlarla uğraşmak için sonuna kadar çalışmaya azmettik." -Atatürk. 5. mec. Birine kötü davranmak: "Aman, siz de hep beybabamla uğraşırsınız!" -Ö. Seyfettin.

"boğuşmak" için örnek kullanımlar

AB imzayı atıyor sonra biz diğer ülkelerle boğuşmak zorunda kalıyoruz.
Then we have to grapple with other countries in the EU we're taking the signature.
Kaynak: hurriyet.com.tr
AB imzayı atıyor, sonra biz diğer ülkelerle boğuşmak zorunda kalıyoruz.
The EU is taking the signature, then we have to grapple with other countries stay.
Kaynak: euractiv.com.tr
Ama İran'dan önce pek çok sorunla boğuşmak zorunda olan ABD için öyle değil.
But you have to grapple with many problems before Iran for the United States it is not.
Kaynak: odatv.com
Seni düşünmek, seninle boğuşmak niyetinde değilim.
I think, I do not intend to grapple with.
Kaynak: sabah.com.tr
2001 ile 2004 yılları arasında sakatlıklarla boğuşmak zorunda kaldı ve futbolu bırakma kararı aldı. title Suudi Arabistan kadroları | bg
Kaynak: Nevaf el-Temyat
Adam "tıpkı Yakup gibi, gücün varlığını gösterebilmek için onunla boğuşmak zorundadır. Daha basit terimlerle adamın sahneye düşüşü,
Kaynak: Sözsüz Oyun I
çözülmekte olan Kolçak Ordusu Kızılordu birlikleri karşısında yenilecek ve cephe gerisinde partizan ayaklanmalarıyla boğuşmak zorunda kalacaktır.
Kaynak: Radola Gajda
Bundan sonra Narin, herkesten sakladığı, hatta hatırlamaktan bile kaçtığı geçmişinin hayaletleriyle boğuşmak, yüzleşmek zorunda kalacaktır
Kaynak: Merhamet (dizi)
Bu tabii ki 20'lerin başlarında Almanya'daki sol komünizmin önemli zayıflıklarla boğuşmak zorunda kalmadığı anlamına gelmez.
Kaynak: Sol komünizm
projesi aşırı maliyetler ve GEC 4080M görev bilgisayarındaki sorunlarla boğuşmak zorunda kaldı Sonunda Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı
Kaynak: Hawker Siddeley Nimrod
Böyle olunca da göçmen Vizigotlar çok büyük sıkıntılarla boğuşmak zorunda kalır. Romalı tarihçi Ammian Martsellin'e göre Vizigotlar
Kaynak: Vizigotlar
Jackson yeni albümüyle, Control'deki gibi kendinden bahsetmek veya Rhythm Nation'daki gibi toplumsal sorunlarla boğuşmak yerine, bu sefer
Kaynak: Janet Jackson

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.