birey is. 1. Kendine özgü nitelikleri yitirmeden bölünemeyen tek varlık, fert. 2. Doğa bilgisinde türü oluşturan tek varlıklardan her biri. 3.
man. Bir türün kapsamı içine giren somut varlık. 4.
ruh b. İnsan topluluklarını oluşturan, insanların benzer yanlarını kendinde taşımakla birlikte, kendine özgü ayırıcı özellikleri de bulunan tek can, fert. 5.
top. b. Toplumları oluşturan ve düşünsel, duygusal, iradeyle ilgili nitelikleri toplum içinde belirlenen insanların her biri, fert.
gönül is. 1. Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı:
"Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi." -O. S. Orhon. 2.
mec. İstek, arzu:
Okumaya gönlün var mı? güç(I)
sf. 1. Ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül, efor, kolay karşıtı:
Eski yazıyı öğrenmek güç bir işti. 2.
zf. Zorlukla:
"Kendini yatağa güç atmış ve sızıp kalmıştı." -Y. K. Karaosmanoğlu.
güç(II)
is. 1. Fizik, düşünce ve ahlak yönünden bir etki yapabilme veya bir etkiye direnebilme yeteneği, kuvvet:
Zihin gücü. Yaşama gücü. 2. Bir olaya yol açan her türlü hareket, kuvvet, takat. 3. Sınırsız, mutlak nitelik:
Tanrı'nın gücü. 4. Büyük etkinliği ve önemi olan nitelik:
Paranın gücü. 5. Bir cihazın, bir mekanizmanın iş yapabilme niteliği:
Motorun gücü. 6. Siyasi, ekonomik, askerî vb. bakımlardan etki ve önemi büyük olan devlet, devletler toluluğu:
Güçler dengesi. 7. Bir ulus, bir ordu vb.nin ekonomik, endüstriyel ve askerî potansiyeli:
İnsan gücü. 8. Bir toprağın verimlilik yeteneği. 9.
mec. Yeterliliğini ve güvenilirliğini kanıtlamış kimse. 10.
coğ. Bir akarsuyun aşındırma ve taşıma yeteneği. 11.
fiz. Birim zamanda yapılan iş.
hayat(I)
is. (haya:tı) 1. Canlı, sağ olma durumu. 2. Yaşam:
"Hayat sahnesinde yetmiş üç yaşın basamaklarındayım." -H. F. Ozansoy. 3. Hayat biçimi, içinde yaşanılan şartların bütünü, yaşantı:
Köy hayatı. Gece hayatı. 4. Meslek:
"Uzun dualardan sonra bana denizcilik hayatını anlatmaya başladı." -R. N. Güntekin. 5. Geçim şartlarının bütünü:
"Hayatımı yazılarımla kazanırım." -H. E. Adıvar. 6. Canlılığı gösteren hareket, kaynaşma:
Bu köyde hiç hayat yok. 7.
din b. Yazgı:
Hayat onları bir türlü birleştirmedi. 8. Yaşamayı sağlayan şartların bütünü:
Ayda hayat yok. 9. Bir kimsenin tarihsel biyografisi, hayat öyküsü, hayat hikâyesi:
Atatürk'ün hayatı. hayat(II)
is. hlk. 1. Genellikle köy ve kasaba evlerinde, üstü kapalı, bir veya birkaç yanı açık sofa. 2. Avlu. 3. Balkon. 4. Sundurma.
kişi is. 1. Kadın veya erkeğe verilen genel ad, şahıs, zat, nefer:
"Sınıfta, sürekli olarak numarası yaramazlar listesinin başına yazılan kişi bendim." -A. Kutlu. 2.
db. Çekimli fiillerde ve zamirlerde konuşan, dinleyen, sözü edilen varlık, şahıs:
Ben (tekil kişi), sen (tekil kişi), o (tekil kişi); biz (çoğul kişi.) siz (çoğul kişi), onlar (çoğul kişi). 3.
ed. Oyun, roman, hikâye vb.nde yer alan kimse. 4.
hlk. Eş, koca. 5.
esk. Erkek.
sevimli sf. Hoşa gitme özelliği olan, hoşa giden, şirin, sempatik:
"O zaman hayat sevimli ve kolaydı." -N. F. Kısakürek.