Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

çakmak ne demek?

 - 7 sözlük, 41 sonuç.

BSTS / Otomobilcilik ve Motor Bilgisi Terimleri

çakmak anlamı İng. cigarette lighter Alm. Zigarreranzünder Fr. allume-cigare
Çevrime sokulduğunda kızarak bir direnç oluşturan, sigara yakıcı.

Divanü Lügati't-Türk

çakmak anlamı
çakmak; erişmek
çakmak anlamı
çakmak (yakma aracı)
çakmak anlamı
(Oğuz) eriştirmek, kışkırtmak
çakmak anlamı
(kuş) aşağı inmek
çakmak anlamı
süzülüp inmek, konmak

Güncel Türkçe Sözlük

çakmak, -ğı anlamı
(I) is. 1. Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası: "Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı." -B. Felek. 2. Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti. 3. esk. Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeni.
çakmak, -ğı anlamı
(II) is. tıp Kuruduğunda kalın kabuk bağlayan kabarcıklarla beliren ve genellikle yüzde çıkan bir deri hastalığı.
çakmak, -ar anlamı
(III) (-i, -e) 1. Vurarak sokup yerleştirmek: Çiviyi tahtaya çakmak. 2. Çivi ile tutturmak: "İsa'nın ruhu eğer bugün içinden çıkmış olduğu yere inerek bu sahneyi görseydi, kim bilir patriklerini hangi oduna çakardı." -F. R. Atay. 3. Kazık çakıp hayvan bağlamak: Atı çayıra çakmak. 4. Bir şeyi başka bir şeye sürtmek, vurmak veya çarpmak. 5. (nsz) Parıldamak, ışık vermek: "Bütün gözler çakar şimşekler gibi parlıyordu." -A. Ş. Hisar. 6. mec. Saplamak: "Bir tanesi altısına yeterken, ben altı kurşunu bir tanesine çakıverdim." -A. Gündüz. 7. tkz. Sezinlemek, anlamak, farkına varmak: "Vallahi çaktı mı çakmadı mı anlayamadım. Parasını aldı, tüydü." -S. F. Abasıyanık. 8. (nsz) argo İçki içmek. 9. (-den) argo Anlamak, bilmek: "Ay, bu kadın İngilizceden de çakıyor mu?" -N. Araz. 10. (-i) argo Vurmak. 11. (nsz) argo Sınavda başarısız olmak. 12. argo Kabul etmeyeceği bir şeyi kurnazlıkla kabul etmesini sağlamak: Kalp parayı birisine çakmak.

Kişi Adları Sözlüğü

Çakmak anlamı Köken: T.
Cinsiyet: Erkek
1. Taşa vurulup kıvılcım çıkaran çelik parçası. 2. Tutuşturma aygıtı.

Türkçe - İngilizce

çakmak anlamı
isim
1) lighter
2) gaslighter
fiil
1) flash
2) tack
3) drive
4) drive in
5) strike
6) hammer
7) flunk
8) stick
9) beetle
10) spin
11) be plowed
12) carry
13) understand
14) cotton on to
15) ground
16) land
17) pitch
18) ram
19) root
20) rumble
21) tack down
22) twig
23) be aware of
24) be ploughed

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

çakmak anlamı
Şimşek.

-Balıkesir

çakmak anlamı
Deri hastalığı, yara, çıban.

*Bornova -İzmir
Akyazı -Sakarya
-Sinop
-Amasya
*Zile -Tokat

çakmak anlamı
Dokumada bir motif çeşiti.

İncekum *Silifke -İçel

çakmak anlamı
İskambil oyunlarında koz kırmak.

-Trabzon

çakmak anlamı
Kötülük etmek.

-Gaziantep

çakmak anlamı
1. Tüfek, tabanca. 2. Çocukların kuş avlamak için yaptıkları yay.
çakmak anlamı
Gösterişli, alımlı.

Oğuz *Acıpayam -Denizli

çakmak anlamı
Silahla ateş etmek, vurmak

Rize

çâkmak anlamı
Çekmek

Rize

çakmak anlamı
1. Çekmek, çıkarmak. 2. Geri almak

Artvin Yusufeli Uşhum köyü

Yerleşim Birimleri Sözlüğü

Çakmak anlamı
Antalya ili, gazipaşa ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Balıkesir ili, Altınova bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Balıkesir ili, Korucu bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Balıkesir ili, Tütüncü bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Bursa ili, Harmancık ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Çankırı ili, Çerkeş ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Diyarbakır ili, merkez ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Erzurum ili, Hınıs ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Eskişehir ili, Günyüzü ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
gaziantep ili, Sakçagöz bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Konya ili, Çakmak bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Kütahya ili, Çavdarhisar ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Muğla ili, merkez ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Ordu ili, Ünye ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Sivas ili, Hafik ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Şanlıurfa ili, Akziyaret bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Şanlıurfa ili, Ovacık bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Tokat ili, Reşadiye ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Van ili, Muradiye ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çakmak anlamı
Yozgat ili, Boğazlıyan ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

çakmak eş anlamlısı

anlamak
(-i) 1. Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak: "Yıldızın hemen altında, namluya benzer bir başka şekil var, bunun bir tabanca olduğunu anlamakta gecikmiyorum." -A. Ümit. 2. Yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmek. 3. Sorup öğrenmek. 4. Doğru ve yerinde bulmak: Hani bunu anladık ama! 5. Birinin duygularını, istek ve düşüncelerini sezebilmek: "Kabul etmeyeceğini ben daha o gün anlamıştım." -M. C. Kuntay. 6. (-den) Bir şey hakkında bilgisi bulunmak: "Biz de onun kadar bu işten anlarız." -H. Taner. 7. (-den, nsz) İyilik görmek, yararlanmak: Bu ilaçtan hiçbir şey anlamadım. 8. argo Sahip olmayı istemek, dileğinin yerine getirilmesini istemek: Yediğinden biz de anlayalım.
bilmek
(nsz) 1. Bir şeyi anlamış veya öğrenmiş bulunmak: "Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu." -A. Ağaoğlu. 2. (-i) Bir bilim veya sanat dalında yeterli olmak: "Yani kısacası bu mükemmel dilimizi kimse bilmez, okumaz." -B. Felek. 3. Bir iş yapmaya alışmış olmak, elinden gelmek. 4. Tanımak, hatırlamak: "Kadıncığım aç. Ben geldim. Bilemedin mi?" -H. R. Gürpınar. 5. Sanmak, varsaymak, farz etmek: "Bir hastanın hastalığına gereken önemi vermesi, doktorun ancak kendini o hasta ile birlikte hasta bilmesi ile sağlanabilir." -R. H. Karay. 6. (-i) Sorumlu tutmak: Ben arkadaşını bilmem, seni bilirim. 7. İnanmak: "Bilirim yaşamaz güneşte / Bilirim yaşamaz yan yana aşkla / Ne haksızlık / Ne korku" -N. Cumalı. 8. (-i) İşine gelmek, uygun bulmak: Mal almasını bildi de parasını vermeyi mi bilmiyor? 9. -a / -e ekli fiillerle yeterlik bildiren birleşik fiiller oluşturur: Anlayabilmek. Gidebilmek. Kapayabilmek. Yazabilmek. 10. (-i) Saymak: Teşekkürü borç bilirim.
vurmak
(-e) 1. Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak: Masaya vurmak. Birinin başına vurmak. 2. (-i) Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak: "Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara giriyor." -R. H. Karay. 3. Etkisi bir yere kadar uzanmak, sokulmak, girmek, duyulmak, yansımak, aksetmek: "Yıkık damından içeriye parça parça güneş vurur." -R. H. Karay. 4. (-i, -e) Hızla değmek, çarpmak: Kolumu duvara vurmuşum. 5. Sürmek: Duvara boya, tahtaya cila vurmak. Yakı vurmak. 6. Takmak, koymak: "Seni buradan ellerine kelepçe, ayaklarına zincir vurup öyle götürecekler!" -Y. K. Karaosmanoğlu. 7. Bağlama, ilişkilendirmek: "Bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığına vurarak etrafını alırlar." -R. H. Karay. 8. Olduğundan başka biçimde görünmek. 9. (nsz) Batıcı veya kesici cisimleri saplamak, kakmak: Bıçak vurmak. İğne vurmak. 10. (nsz) Uygulamak, basmak, koymak: Damga vurmak. 11. Ses çıkarmak, ses vermek, çalmak. 12. (-i) Amaçladığı şeye rast getirmek. 13. (-i) Hızla çarpmak: Ayağını güm güm yere vurarak. 14. (-i) Silahla yaralamak, öldürmek: "Bir gün kızı kurtarmışlar, ayıyı vurmuşlar, kızı saraya götürmüş, padişahın oğluna vermişler." -H. E. Adıvar. 15. Dokunmak, hasta etmek: "Bizim evin bacası çekmiyor. Bütün kış, maaile kömür vuruyor bizi bu yüzden." -N. Hikmet. 16. (nsz) Soğuk, dolu vb. ürünlere zarar vermek: Sebzeleri soğuk vurdu. Meyveleri dolu vurdu. 17. (nsz) Kalp, vuru durumunda olmak, çarpmak: "Kalbi öylesine kopacakmış gibi vuruyordu." -H. Taner. 18. Piyango vb. çıkmak, isabet etmek. 19. Üzerinde görünmek, üzerine düşmek: Ağacın gölgesi duvara vuruyor. 20. (-i) Desteklemek, dayamak: Akşam olunca kapının desteğini vurduk. 21. Çıkmak, görünmek: Su dışarı vurdu. 22. Sırtına, omzuna yerleştirmek: "Hamalın biri sırtına koca bir ayna vurmuş götürüyordu." -H. Taner. 23. Bir şeyi başka bir şey üzerine koymak. 24. Tavla oyununda pulu kırmak. 25. mec. Çok etki etmek, yaralamak. 26. argo İçki içmek. 27. (-i) argo Herhangi bir biçimde haksız yoldan para almak, soymak: Birinin on milyon lirasını vurmak. 28. (-i, -e) mat. Çarpma işlemini yapmak: İkiyi dörde vurursak sekiz eder.

"çakmak" için örnek kullanımlar

Çünkü, Çelik ile Çakmak'ın diyalogları çok eskiye dayanır.
Because Lighter with Steel's dialogues are based on very old.
Kaynak: bursahakimiyet.com.tr
Kazık çakmak için şahmerdan getirildi.
Brought to pile pile driver.
Kaynak: ozgurkocaeli.com.tr
Tolga Fahri ÇAKMAK.
Honorary LIGHTER Tolga.
Kaynak: turizmhaberleri.com
Emekli olan ve onlarca torunları bulunan Çakmak ile Çolak, bilardo oynamaktan büyük mutluluk duyduklarını belirtiyorlar.
Grandchildren and dozens of the retiring with the lighter Colak, say that they were very happy to play pool.
Kaynak: dha.com.tr
Çakmak, Ordu ilinin Ünye ilçesine bağlı bir köy dür. Tarihçe: Köyün adı eskiden bulundurduğu çakmak taşı yataklarından gelmiştir.
Kaynak: Çakmak, Ünye
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.