Bütün bunlar
çatışmacı bir anlayışa yataklık yapan 'mağaralardır'!
All this makes abetting an understanding of conflict 'caves'!
Kaynak: bianet.orgÇünkü böyle bir milliyetçilik, kapsayıcı değil,
çatışmacı ve ayrımcı.
Because such a nationalism, instead of a container-confrontational and non-discriminatory.
Kaynak: sabah.com.trEn keskin, en öfkeli, en
çatışmacı dille ülkeye 'barış' getirmeye çalışıyorlar.
The sharpest, most angry, confrontational language of the country, 'peace' are trying to.
Kaynak: gazeteciler.comÇatışmacı bir kamusallık anlayışı şehir halkına karşı şiddet uygular, ırkçılığı, ayrımcılığı körükler.
Implements of violence against the people of the city of publicity that a confrontational approach, racism, discrimination worse.
Kaynak: yesilgazete.org yenilgisini unutmamış olan savaş bakanı Winston Churchill de başbakanın
çatışmacı politikasına karşı çıkınca Muhafazakâr Parti, 12 Ekim
Kaynak: Çanakkale KriziTıpkı
çatışmacı kuram ve etkileşimcilik gibi. İşlevselcilik, önce Emile Durkheim ile şekillenmiş daha sonra ise yakın yüzyılda Talcott
Kaynak: İşlevselcilikOysa
çatışmacı bir yapı anlayışı değişimi gerekli kılar ve izahını kolaylaştırır. Fransız orijinli post yapısalcı (postmodern ) düşün
Kaynak: Yapısal işlevselcilikBütün önlemlere rağmen, şehrin kuzey ve güneyinde saldırgan, kışkırtıcı ve
çatışmacı hareketler bazen engellenememektedir. Kosova için
Kaynak: MitroviçaDışişleri bakanı Lord Curzon ve savaş bakanı Winston Churchill ) de başbakanın
çatışmacı politikasına karşı çıkınca Muhafazakâr Parti ,
Kaynak: David Lloyd Georgebenliğin merkez olması; “ferdiyetçilik”, birleşmiş kimlik | Bölünmüşlük duygusu ve benliğin merkez olmaması, çoklu ve
çatışmacı kimlikler |
Kaynak: Postmodernizm