düşünmek (-i) 1. Aklından geçirmek, göz önüne getirmek:
"Ezberi düşünmekten, söylediklerimizin anlamını düşünmezdik." -Ç. Altan. 2.
(-de) Bir sonuca varmak amacıyla bilgileri incelemek, karşılaştırmak ve aradaki ilgilerden yararlanarak düşünce üretmek, zihinsel yetiler oluşturmak, muhakeme etmek:
"Türlü şiir anlayışları üzerinde düşünmüş, zaman zaman türlü şairleri sevmiştir." -O. V. Kanık. 3.
(nsz) Zihniyle arayıp bulmak:
Bu iş için ben bir çare düşündüm. 4. Bir şeye karşı ilgili ve titiz davranmak:
Durmadan geziyorsun, biraz da derslerini düşün. 5. Akıl etmek, ne olabileceğini önceden kestirmek:
"Benim kayısılara müşteri çıkmam ihtimalini düşünmüştü." -R. N. Güntekin. 6. Tasarlamak:
Yola çıkmayı düşünüyorum. 7.
(nsz) Tasalanmak, kaygılanmak:
Bu kadar düşünme, elbette bir çare bulunur. 8.
(nsz) Farz etmek.
erişmek (-e) 1. Varılması zamana, emeğe bağlı olan veya uzakta bulunan bir amaca varmak, ulaşmak:
"Genç yaşında üne erişmiş, yönettiği oyunlar afişlerden inmemiş." -N. Cumalı. 2. Bir yere ulaşmak, varmak:
"Boyu bir elli beş olduğu için eli ancak on beşinci düğmeye erişebilmektedir." -H. Taner. 3.
(nsz) Bitkiler veya bunların ürünleri olgunlaşmak:
Yemişler bu yıl çabuk erişti. 4.
(nsz) Zaman gelip çatmak:
Vakit erişti. Bahar erişti. oranlamak (-i) 1. Ölçmek, hesaplamak, hesap etmek. 2. Akıl yoluyla gerçeğe yakın olduğuna inanılarak hüküm vermek, tahmin etmek. 3. Karşılaştırmak, kıyaslamak. 4.
(-i, -le) Eşit tutmak.
saymak (-i) 1. Bir şeyin kaç tane olduğunu anlamak için bunları birer birer elden veya gözden geçirmek, sayısını bulmak:
"Nara sormuşlar: - Tanelerin kaç tane? Yiyenler saysın bana ne -demiş." -B. R. Eyuboğlu. 2. Sayıları arka arkaya söylemek:
Birden ona kadar saymak. 3. Herhangi bir sıraya koymak, herhangi bir sırada yer aldığını kabul etmek:
Artık kışı geçti sayabiliriz. 4. Herhangi bir şey, yerine koymak veya herhangi bir şey gözüyle bakmak, addetmek:
"Her çiçekten bal eyledik / Arıya saydılar bizi." -Pir Sultan Abdal. 5. Varsaymak, tutmak, farz etmek:
"Elimi uzatsam benim olacak bir vazoya sırt çevirip başkasına kaptırınca onu benden çalınmış saymak neden?" -H. Taner. 6. Arka arkaya söylemek, sıralamak:
Birinin iyiliklerini saymak. 7. Ödemek, peşin vermek:
"İki bin lira saydı, bana bir küpe aldı." -M. Ş. Esendal. 8.
mec. Geçer tutmak:
Bunu saymam, sizi bir gün erkenden beklerim. 9.
mec. Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı dolayısıyla bir kimseye veya bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmak, saygı göstermek, sözünü dinlemek, hürmet etmek:
"Anam babamı nasıl saydı ise ben de kocamı öyle sayacaktım." -M. Ş. Esendal. 10.
mec. Önemsemek. 11.
mec. Gibi görmek, kabul etmek:
"Arzularını yapmayı belli büyük bir külfet saydığınız bu küçük kalpler, saadetin kapısından girmeden felaketin ortasına yuvarlanıyorlar." -A. Gündüz. 12.
mec. Hesaba katmak, dikkate almak:
Bundan önce verdiğimi saymıyor musun? ummak (nsz) 1. Bir şeyin olmasını istemek, beklemek:
"Umarım ki siz de mayıs hakkındaki bu sevgimi benimle paylaşırsınız." -B. Felek. 2. Sanmak, tahmin etmek:
"Tereyağı kokusu olmadığını kuvvetle umduğum bir yağ kokusu." -S. F. Abasıyanık.
yeltenmek (-e) Yapamayacağı bir işe girişmek, özenmek, heves etmek, meyletmek:
"Bu cehaletinizi bilmeden muharrirliğe yelteniyorsunuz." -H. R. Gürpınar.