demet anlamı Rum.demáti
1. Bağlanarak oluşturulmuş deste, bağlam: § "
Yüzü sapsarı bir kadın ona bir demet, buruşuk, muameleli kâğıt uzattı." -Peyami Safa, Biz İnsanlar, 16. § "
Onları demet demet toplarlar; onların ellerine sarılırlar..." -Ruşen Eşref Ünaydın, Bütün Eserleri, 24. § "
Demet, deste, cerze." -Ahmet Vefik Paşa, Lehçe-i Osmani. 2. Bitki veya çiçek bağlamı: § "
Bütün İzmit bir leylak demeti gibi bembeyaz, gözlerinin önüne açıldı." -Peyami Safa, Bir Akşamdı, 12. § "
Genç Rus zabitlerine ayrı ayrı karanfil ve süsen demetleri hazırlıyorlar." -Ruşen Eşref Ünaydın, C. 13, 76. § "
İçinden bir demet Altın çiçek yükselen altın bir flakon" -Adalet Ağaoğlu, Başka Karşılaşmalar, 24. 3. Üstün yapılı bitkilerde öz suların akmasına yarayan, bitkiye desteklik eden damarlı veya lifli kordon. 4. Uzunlamasına birbirine bitişik olarak bir arada bulunan sinir ve kas telleri topluluğu. 5. Bir atomun parçalanmasından doğan elektriklenmiş taneciklerin yörüngelerinden oluşan ışık topluluğu.