Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

devretmek ne demek?

 - 2 sözlük, 2 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

devretmek, -der anlamı
(nsz) (de'vretmek) 1. Dönmek, dolaşmak. 2. huk. Bir malın mülkiyetini, bir mal üzerindeki hakkı başkasına geçirmek: "Bana gelip hisseni satın almak istiyorum, bana devret deseydin belki razı olurdum." -O. Kemal. 3. (-i) Aktarmak: "Kıran kırana bir güreş bitmiş, Büyük Millet Meclisi, Başkumandanlık yetkilerini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmiştir." -T. Buğra. 4. (-i) esk. Baştan sona değin okumak, bitirmek: Tarih kitabını üç kez devrettim.

Türkçe - İngilizce

devretmek anlamı
fiil
1) transfer
2) hand over
3) pass
4) assign
5) cede
6) devolve
7) pass on
8) turn over
9) revolve
10) deliver
11) circuit
12) alienate
13) circulate
14) convey
15) dispose of
16) hand down
17) hand on
18) slew
19) slue

devretmek eş anlamlısı

aktarmak
(-i, -e) 1. Bir şeyi bir yerden, bir kaptan başka bir yere veya kaba geçirmek. 2. (-i) Bir şeyin yolunu, yönünü değiştirmek. 3. (-den, -e) Bir dilden başka bir dile çevirmek, tercüme etmek. 4. Bir lehçeyi başka bir lehçeye uyarlamak. 5. Toprağı altı üstüne gelecek bir biçimde iyice bellemek. 6. İletmek, bildirmek: "Derdini size aktarıp arınmış, sizi zehirleyip bırakmıştır." -H. Taner. 7. Bir tekniğe göre biçimlendirmek, uyarlamak. 8. Bir kitabı başından sonuna kadar okumak. 9. (-i) Çatı kiremitlerinin kırık ve bozuk olanlarının yerlerine sağlamlarını koymak. 10. ed. Kaynak kişiden derlenen herhangi bir parçayı kitlelere duyurmak ve yaymak. 11. (-i) ed. Alıntılamak: "Onun yerine Salah Birsel'in bir şiirini aktaracağız." -S. Birsel. 12. tek. Üretilmiş olan bir enerjiyi, başka organlara iletmek.
bitirmek
(-i) 1. Bitmesini sağlamak, sona erdirmek, tüketmek, tamamlamak, sonuçlandırmak: "Bu işi sonuna kadar bitirmek lazım." -P. Safa. 2. Güçsüz düşürmek, bitkin duruma getirmek, yormak: "Onu en çok bitiren Filistin, Irak cepheleri oldu." -A. Gündüz. 3. Onulmaz duruma getirmek, mahvetmek: "Yetişir koştuğum aşkın peşi sıra / Bitirdi beni bu içki, bu kumar" -C. S. Tarancı.
dolaşmak
(nsz) 1. Gezmek, gezinmek: "Belki otuz defa belki kırk defa, otelin merdivenlerini inip çıkıyor, her yeri dolaşıyor." -M. Ş. Esendal. 2. Doğru gitmeyip yolu uzatmak: Bu yoldan giderseniz çok dolaşırsınız. 3. Dönüp başka bir yönden gelmek: Dolaş da arka kapıdan gel. 4. Kan, damarlarda yer değiştirmek: Damarlarında aynı kan dolaşıyor. 5. Saç, iplik vb. şeyler birbirine karışarak güç çözülür duruma gelmek: Saçları taranmamaktan dolaşmış. 6. (-i) Bir yeri belli bir amaçla gezmek: Müzeleri dolaşmak. 7. Denetlemek amacıyla bir yeri gezmek. 8. Nefes, el bir şey üzerinde hafifçe hareket etmek. 9. müz. Gezinmek. 10. mec. Çok kimse tarafından söylenmek. 11. mec. Belirmek: "Başında dolaşan bir tehlikeden bahsediyorum." -Y. K. Karaosmanoğlu.
dönmek
(nsz) 1. Kendi ekseni üzerinde veya başka bir şeyin dolayında hareket etmek: "İçeride anahtarın acı bir gıcırtısıyla döndüğünü duydum." -Y. Z. Ortaç. 2. (-den, -e) Geri gelmek, geri gitmek: "Ertesi gün aynı yoldan Bodrum'a döndük." -Halikarnas Balıkçısı. 3. (-e) Yönelmek: "Babam birdenbire bana döndü." -S. F. Abasıyanık. 4. (-i) Sapmak: "Gülümseyerek bir köşeyi döndü." -P. Safa. 5. (-e) Bir şeyi andıracak duruma girmek, benzemek: "Dikmen yolları, mabede adak için gidenlerin yollarına dönmüştü." -A. Gündüz. 6. Sınıfta kalmak: Çocuk çalışmazsa bu yıl döner. 7. (-e) Durumdan duruma geçmek, değişmek, olduğundan daha değişik bir durum almak, benzemek: "Erkekler tekaüt olunca çocuğa dönüyorlar." -R. N. Güntekin. 8. (-de) Belirli bir yerde dolaşmak. 9. (-de) Kendini bir yandan bir yana çevirmek: Yatağında sabaha kadar dönüp durdu. 10. Yönetilmek, düzene konulmak, çekip çevrilmek. 11. (-e) Söz konusu etmek, hatırlamak: "Biz yine onun gençliğine, lise öğretmeni olduğu zamana dönelim." -H. Taner. 12. (-e) Bırakılan bir konu veya işe başlamak. 13. mec. Hileyle, gizlice yapılmak: "Burada bir şeyler oluyor, bir şeyler dönüyor ama anlayamıyorum." -R. H. Karay. 14. din b. İnanç, din veya düşüncesini değiştirmek: "... annesinin İtalyan Yahudisiyken döndüğünü söylemişti." -Ö. Seyfettin.

"devretmek" için örnek kullanımlar

Partililer seçimle kazandıkları yönetim hakkını devretmek istemiyor.
Earned elected government does not want to cede the right of Party members.
Kaynak: tr.euronews.com
Hem çözümsüzlük, hem de kötü ekonomi devretmek Hristofyas'a nasip oldu.
Both the deadlock, as well as the bad economy was destined to devolve Christofias.
Kaynak: londragazete.com
Bu işi çok uzun yıllar yapmak, evlatlarıma devretmek istiyorum.
To do this job for so many years, I want to transfer my boys.
Kaynak: aksam.com.tr
Fransa uyanıklık yaparak bu işgal'i Birleşmiş Milletlere devretmek istiyor.
France wants to transfer the wake of the United Nations by making işgal'i.
Kaynak: timeturk.com
Reasürör, sigortacı tarafından kabul edilen ve anlaşmadaki tanıma uyan tüm riskleri devralmak, sigortacı da bunları devretmek zorundadır.
Kaynak: Reasürans anlaşması
Bunun dışında evlenmek, iş değiştirmek veya mallarını devretmek için efendilerinden izin almaları gerekiyordu. Toprağa bağlılardı ve
Kaynak: Serf
Said Bey stadı Bork adlı bir Maltalı işadamına devretmek zorunda kaldı. Özellikle Türk takımlarının İngiliz ve Fransız işgal kuvvetlerinin
Kaynak: Taksim Stadı
Daha sonra mecburiyetten Ichigo'nun evinde kalmak ve şinigami görevini Ichigo'ya devretmek zorunda kalır. Tōshirō Hitsugaya 'nun son
Kaynak: Rukia Kuchiki
Sylvanus Olympio 'nun başında olduğu Comité de l'unité togolaise (CUT) 'a karşı kaybeden Grunitzky, koltuğunu kuzenine devretmek zorunda kalmıştır.
Kaynak: Nicolas Grunitzky
ndan sonraki yıllarda DC Comics ve Marvel gibi şirketlerle boy ölçüşemeyerek birçok karakterini bu şirketlere devretmek zorunda kalmıştır.
Kaynak: Action Comics
Yıllar sonra Katreus, tahtı ona devretmek için oğlunu ziyaret etmek ister, ancak karaya yanaştığında onu sığır hırsızı sanan sığırtmaçlar
Kaynak: Katreus
ya da Krik Savaşı (1813–1814) denilen iç savaşı çıkardı. Fort Jackson Antlaşması nda 93,000 km² toprağı Beyazlara devretmek zorunda kaldılar.
Kaynak: Krikler
Fakat 6 ay kadar sonra, birinci sekreterlik görevini Nikita Kruşçev 'e devretmek zorunda kaldı. Başbakanlığı sırasında silahlanma
Kaynak: Georgi Malenkov
(SAUF) firmasını tekrar kurduysa da Sud-Ouest (Société nationale des constructions aéronautiques du sud-ouest: SNCASO)'e devretmek zorunda kaldı.
Kaynak: Henri Farman
18 Haziran - Başbakan Necmettin Erbakan koalisyon protokolüne göre görevini DYP lideri Tansu Çiller'e devretmek için istifa etti.
Kaynak: 1997'de Türkiye
Kongresi 'nde ülkesi adına başarılı olmasına rağmen görevini aşırı kralcı grubun lideri olan Jean-Baptiste de Villèle 'e devretmek zorunda kaldı.
Kaynak: François-René de Chateaubriand
Ancak Selçuklu hakimiyetindeki Antakya şehri fethedilince Normanlar şehre Doğu Romalılara devretmek istemezlerse de Normanlar hakim
Kaynak: Doğu Roma-Norman savaşları
Bu bayramlaşmaya değişik etkinliklerde katmak istiyoruz ve bu bayramlaşmayı çocuklarımıza, torunlarımıza devretmek istiyoruz.
Kaynak: Bademli, Ayvacık
yükselen tepkiler karşısında 1904'te yetkilerini Belçika hükümetine devretmek zorunda kaldı ve Kongo Bağımsız Devleti 1908'de Belçika
Kaynak: Kongo Bağımsız Devleti
Baal başlarda çok sevdiği Sophie Dechant'ı hamile bırakır; fakat ondan çok çabuk sıkılır ve onu arkadaşı Ekart'a devretmek ister.
Kaynak: Baal (oyun)
Hakanlık döneminden sonra tahtı kendi isteği ile Kaşgarlı Mahmut'un babası Hüseyin Emir Tekin (Hüseyin Çağrı Tégin)'e devretmek istemiştir.
Kaynak: Kâşgarlı Mahmud
Dava devam ederken Erbakan, başbakanlık görevini Tansu Çiller 'e devretmek amacıyla 18 Haziran 1997'de Cumhurbaşkanı Demirel'e istifasını
Kaynak: 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
Ayrıca çok kârlı olan Kanal Şirketi hisselerini Mısır'a devretmek istemiyorlardı. Birleşik Krallık, Fransa ve İsrail Anlaşması
Kaynak: Süveyş Krizi
Zorunlu reasürans anlaşmalarında sigortacı üstlendiği her riski anlaşma kapsamına girdiği sürece reasüröre devretmek zorundadır.
Kaynak: Reasürans

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.