Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

dingildemek ne demek?

 - 3 sözlük, 6 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

dingildemek anlamı
(nsz) 1. Sallanmak, oynamak: "Siyah esvaplılar, siyah çarşaflıları dingildeyen iskeleden vapura ite ite çıkardılar." -H. E. Adıvar. 2. Korkmak, kuşkulanmak.

Türkçe - İngilizce

dingildemek anlamı
wobble

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

dingildemek anlamı
1. Kımıldamak, oynamak, sallanmak. 2. Sıçramak, zıplamak, yerinde duramamak. 3. Hayvan koşmaya başlamak, tırıs gitmek. 4. Hoppalık yapmak. 5. Titremek. 6. Sendelemek. 7. Birbirine çarpmak: Dişlerim dingildedi.
dingildemek anlamı
Konuşmak.

E. Hüyük *Şarkışla -Sivas

dingildemek anlamı
1. Korkmak. 2. Kuşkulanmak.
dingildemek anlamı
Zıplamak, hoplamak.

*Gediz Kütahya

dingildemek eş anlamlısı

korkmak
(nsz) 1. Korku duymak, ürkmek, dehşete kapılmak: "Karanlık yerde insan korkmaz mıydı?" -S. F. Abasıyanık. 2. Kaygı duymak, endişe etmek: "Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak." -M. A. Ersoy. 3. Çekinmek, sakınmak, saygı duymak: "Sabaha karşı aşağı indi, aralık kapıdan korka korka babasına baktı." -R. N. Güntekin. 4. Yapamamak, cesaret edememek.
kuşkulanmak
(nsz) Kuşku içinde bulunmak, kuşku duymak, şüphelenmek: "Bu sükûttan kuşkulanan Mebrure, yarı beline kadar hastanın üstüne düşerek elini yakaladı." -P. Safa.
oynamak
(nsz) 1. Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak: "Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor." -H. R. Gürpınar. 2. Herhangi bir tutku, ilgi vb. sebeple bir şeye kendini vermek: "Babalar çocuklarının yanında rakı içer, kumar oynarsa çocuklar da ayyaş ... olurlar." -B. Felek. 3. Kımıldamak, hareket etmek. 4. (-le) Bir şeyi sürekli evirip çevirmek veya sürekli olarak ona dokunmak. 5. Bir film, oyun vb.nde rol almak: "Bütün rolleri, şahısların sesleri, tavırları, mimikleriyle tek başına oynamıştı." -Y. Z. Ortaç. 6. Film gösterilmek: Bu akşam televizyonda hangi film oynuyor? 7. Tiyatro eseri sahneye konmak: "Birisi dedi ki bu iki perdelik bir oyun imiş, bitince ötekini oynayacaklarmış." -M. Ş. Esendal. 8. Eşyanın herhangi bir parçası kımıldamak, hareket etmek: "Birdenbire apartman kapısının oynadığını hissettim." -P. Safa. 9. Sarsılmak, yeri değişmek: Depremde yapı oynadı. 10. Sporla ilgili çalışmalara katılmak: Tenis oynamak. 11. Müziğin gerektirdiği uyumlu hareketleri yapmak: "Ne oynadığı gazinonun ismini söyledi ne de danslarından bahsetti." -R. H. Karay. 12. Büyük bir ustalık, beceri ve kolaylıkla bir işi yapmak: "Borsada istediği gibi oynuyordu fiyatlarla." -N. Cumalı. 13. Değişiklik göstermek: Bunların fiyatı iki bin ile üç bin lira arasında oynar. 14. (-le) Tehlikeye düşürmek: Benim sağlığımla oynama. 15. Oyalanmak, gereği gibi yapmamak, boşuna vakit geçirmek. 16. (-le) mec. Rastgele yön vermek, aldatmak: Talih bizimle oynuyor. 17. (-le) mec. Herhangi birine karşı önemsemeyici davranışlarda bulunmak: Koca adamla oynamaya utanmıyor musun? 18. mec. Tedirgin etmek, rahatsız edici davranışta bulunmak. 19. mec. Değiştirmek, bozmak, tahrif etmek: Muhasebeci hesaplarla oynamış.
sallanmak
(nsz) 1. Bağlı bulunduğu yerde gevşek duruma gelip yerinden oynamak, kımıldamak: Dişi sallanıyor. 2. Bir şey belli noktasından bir yere bağlı kalmak şartıyla, o noktanın iki tarafına aynı doğrultuda ve sürekli olarak gidip gelmek: "Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol." -Y. K. Beyatlı. 3. Salıncak, hamak vb.nde kendini sallamak. 4. Güçlü bir biçimde sarsılmak, titremek: "Yere çivilenmiş koca masayı sarsarken oda bir salıncak gibi sallanıyor." -S. F. Abasıyanık. 5. mec. Vaktini boş ve yararsız işlerle uğraşarak geçirmek, oyalanmak, savsaklanmak. 6. mec. Makamından veya bulunduğu durumdan uzaklaşmak, yerini bir başkasına bırakmak tehlikesiyle karşılaşmak.

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.