Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

duymak ne demek?

 - 3 sözlük, 3 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

duymak, -ar anlamı
(-i) 1. Bilgi almak, öğrenmek, haber almak: Yaptıklarını duydum. 2. İşitmek, ses almak: "Çamaşırcı Fatma kadın annemin duymayan kulaklarına yalvarıyor." -Y. Z. Ortaç. 3. Dokunma, koklama vb. duyularla algılamak, hissetmek: "Yüzme denilen mucizeyi ancak beş altı sene sonra avuçlarımızın içinde duyabilecektik." -B. R. Eyuboğlu. 4. Nesnelere dokunmakla onların sıcaklık, soğukluk, sertlik, ağırlık, hareket vb. fizik durumlarından bilgi edinmek, hissetmek: Elimin üzerinde bir böceğin gezdiğini duydum. 5. (nsz) Bir ruh durumu içine girmek: "Hakiki bedbahtlar, sefaletlerini birdenbire açığa vurmaktan utanç duyarlar." -R. N. Güntekin. 6. (nsz) mec. Sezmek, fark etmek, hissetmek: "Güzel olmasın fakat ruhu olsun, bir şey duysun." -H. C. Yalçın.

Türkçe - İngilizce

duymak anlamı
fiil
1) hear
2) feel
3) come to know
4) bear
5) owe

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

duymak anlamı
Duymak, işitmek

Diyarbakır

duymak eş anlamlısı

ağırlık
is. 1. Ağır olma durumu: Taşın ağırlığı. Yükün ağırlığı. 2. Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne. 3. Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda tanınan değer. 4. Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum: Havanın ağırlığı. 5. Uykudayken gelen ve insana boğulur gibi bir duygu veren durum. 6. Yük, külfet: Bütün ailenin ağırlığı omuzlarındadır. 7. Takı: Kadın bütün ağırlığını takıp düğüne gitti. 8. Sorumluluk: Bu işin ağırlığını tek başıma yüklendim. 9. Etki, baskı, güçlük. 10. Dikkati ve önemi bir şey üzerinde yoğunlaştırmak: "Şimdi bütün ağırlığı reklama vermeli." -A. İlhan. 11. hlk. Çeyizini düzmek için damadın geline verdiği para, kalın. 12. mec. Sıkıntı. 13. mec. Ağırbaşlılık: Çocuğa yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi. 14. mec. Değerli olma durumu: Hediyenin ağırlığı. 15. mec. Uyuşukluk ve gevşeklik durumu: "Beynime bir ağırlık peyda olmuştu." -A. Gündüz. 16. ask. Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri: "Akşama doğru, ağırlığın başında bezgin neferlere iş gördürmeye uğraşıyordum." -F. R. Atay. 17. fiz. Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke, gravite. 18. sp. Güreş, boks, halter, judo vb. spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori.
dokunma
(I) is. Dokunmak (I) işi, temas.
dokunma
(II) is. Dokunmak (II) işi.
fark etmek
1) görmek, seçmek: "Boğaz'ın sisle kaplı olduğunu ancak ön güvertede bir yer bulup oturunca fark etmişti." -A. İlhan. 2) anlamak, sezmek: "Öç almanın fırsatını yakalamış gibi konuştuğunu fark etti." -T. Buğra. 3) değişmek, başkalaşmak; 4) ayırt etmek: "Konuşma kesilmiyor, şimdi yabancı sesleri daha iyi fark etmekteyim." -R. H. Karay.
hissetmek
(-i) (hi'ssetmek) 1. Fiziksel bir uyarıyı duymak: "Hançer saplanmış gibi keskin bir sızı hissetmişti kasıklarında" -A. Kulin. 2. Bir şeyden etkilenmek, duymak. 3. Sezmek, farkına varmak, anlamak: "Bu yıkılışın ona geldiğini hep hissediyorduk." -F. R. Atay. 4. mec. Saymak, addetmek: "Ömürleri boyunca hep kendilerini başkalarından sorumlu hissetmiş ve ancak böyle ayakta kalabilmiş insanlardan biriydi." -E. Şafak.
işitmek
(-i) 1. Kulakla algılamak, duymak: "Doktorun sesini işitince koştu, yanakları kırmızı, gözleri parlıyordu." -H. E. Adıvar. 2. Haber almak. 3. (nsz) Kendisine söylenilmek: "Gayet sert bir adam olan hesap hocasından boyuna azar işitiyordu." -O. C. Kaygılı.
sertlik
is. 1. Sert, katı olma durumu: Derinin altında bir sertlik hissettim. 2. mec. Sert, kırıcı, katı davranış, şiddet, husumet: "Bir zamanlar, sertliğinden, karşında nefes alamazdık." -N. F. Kısakürek. 3. jeol. Minerallerin çizilmeye karşı gösterdikleri direnç.
sezmek
(-i) 1. Açık bir kanıt olmaksızın, olmuş veya olacak bir şeyi anlamak, kestirmek, hissetmek: "İkinci Dünya Savaşı'na doğru gittiğimizi en evvel sen sezmiştin." -R. H. Karay. 2. Anlamak, fark etmek: "Onun deli sayılmasının sebeplerini gizlice biz de sezerdik." -A. Ş. Hisar.
soğukluk
is. 1. Soğuk olma durumu, soğuk bir etki yapan şeyin özelliği, bürudet: "Yatağımın içinde bu takır takır tahtaların soğukluğunu, sertliğini duyar gibi olurdum." -A. Ş. Hisar. 2. Yemeğin sonunda yenen meyve, hoşaf, komposto vb. şeyler. 3. Hamamlarda yıkanılan yerle giyinilen yer arasındaki az ısıtılan yer: "Öğle namazını hamamın soğukluğunda kıldı." -H. R. Gürpınar. 4. mec. Soğuk, sevimsiz ve ilgisiz davranış, ilgisizlik: "Delikanlı, soğukluğu iliklere işleyen soğuk bir sesle evet efendim, dedi." -M. Ş. Esendal. 5. Sevimsiz olma durumu, antipati. 6. mec. Kırgınlığa, dargınlığa yol açabilen sevgi azalması. 7. mec. Cinsel istek duymama durumu.

"duymak" için örnek kullanımlar

Yoksa sırt sırta verip birlikten güç almak ve huzur duymak mıdır?
Or take the power of unity and peace of mind to hear Will give back to back?
Kaynak: blog.milliyet.com.tr
Ancak farklı görüşlere de sahip olsak bunlara saygı duymak zorundayız.
However, if we have different views on the need to respect them.
Kaynak: risalehaber.com
Şampiyonlar Ligi müziğini duymak gerçekten bambaşka bir heyecan.
A whole new excitement to hear the music of the Champions League.
Kaynak: ajansspor.com
Sevdiğinizden romantik ve duygusal sözler duymak sizi rahatlatacak.
Romantic and sentimental words you love to hear at ease.
Kaynak: haberedikkat.com
Sema veya Sama, (Arapça : سماع ) duymak anlamına gelen Arapça bir kelimedir. Farsça'ya da Arapça'dan geçmiş ve anlam farklılaşmasına ve
Kaynak: Sema (Sufi)
Özellikle o sanatçının sesini duymak için gösterileri izleyecek olan kendi beğenenlerini ve hayranlarını da çoğunlukla etkilemektedirler.
Kaynak: Seiyū
Kendine has gitar tonları ve kayıt esnasında çalınacak notalardan çok o an kendisinin duymak istediği sesleri ustaca şarkının içine
Kaynak: Akın Eldes
saklamak - gizlemek, duymak - işitmek. Bileşik isim, deyim ve atasözlerinde yerleşmiş şekilde kullanılan sözcüklerin yerine anlamdaşı
Kaynak: Eşanlamlı
İçinde bulunduğunuz sıkıntıları, mutlaka duymak isteyenler dışında kimseye açmayın. Bir başkasının evinde misafirseniz ev sahibine saygılı
Kaynak: Şeytani İncil
Şarkı aslında normal enstrümantal içerir fakat ara sıra elektronik sesler duymak mümkündür." "Pray", genellikle olumlu yorumlar almıştır
Kaynak: Pray (Justin Bieber şarkısı)
Çeşitli görsel ve yazılı medyada yer aldı Kendine has gitar tonları ve kayıt esnasında çalınacak notalardan çok o an kendisinin duymak
Kaynak: Gökhan Çevir
Odyoloji, kişilerin işitme ve denge bozukluklarını saptayan, tedavi ve rehabilitasyonunu yapan bilim dalıdır. Latince deki "audīre" (duymak
Kaynak: Odyoloji
, yerine göre sekit veya vakıf ; kısacası bütün maksat, mânâyı duymak ve mümkün olduğu kadar duyurmak olmak üzere Tecvid ile okuma işidir.
Kaynak: Tertil
Bundan böyle tarihte adını kimse duymak,duydurmak istememiş ve her I.Süleyman ile alakalı dizilerde,tiyatrolarda Gülşah Haseki Sultan 'ın
Kaynak: Gülşah Haseki Sultan
Bir sınavdan önce heyecanlanmak, tehlikeli bir yolda araba kullanmaktan endişe duymak normal bir durumdur. Normal anksiyete insanların
Kaynak: Yaygın anksiyete bozukluğu
hear | heard | heard | duymak | hide | hid | hidden | saklamak | hit | hit | hit | vurmak | hold | held | held | tutmak |
Kaynak: Düzenli-Düzensiz Fiiller
Büyük sıkıntı ve korku duymak. Kötü ruhların neden olduğuna inanılır. Kabus ruhu ile bağlantılıdır. Ayrıca Karabasan kavramını da akla
Kaynak: Basırga
Aynı şeyleri yapmak, görmek , duymak insanın içinde yaşadığı bunalımı yani bunalma duygusunu "sıkıntı" olarak da aslandırılır.
Kaynak: Sıkılmak
Antipati duymak : Kanı kaynamamak. Antipatik : Sevimsiz,itici,soğuk. Antre : Giriş. Aranje etmek : Düzenlemek,düzenlenmek. Aranjman : Düzenleme
Kaynak: Türk diline geçmiş yabancı sözcükler

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.