Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

dürtmek ne demek?

 - 4 sözlük, 4 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

dürtmek, -er anlamı
(-i) 1. Ucu sivri bir şeyle veya elle hafifçe itmek: "Bir parça uyuşup dalar gibi olmuşsun, derken seni birdenbire dürtüp uyandırıyorlar." -R. N. Güntekin. 2. Değmek, dokunmak. 3. mec. İstenilen şeyi yaptırmak için birine kışkırtıcı söz söylemek, tahrik etmek. 4. mec. Uyarmak, ikaz etmek.

Tarama Sözlüğü

dürtmek anlamı
Sürmek, sürtmek

Türkçe - İngilizce

dürtmek anlamı
fiil
1) jog
2) nudge
3) prod
4) poke
5) goad
6) incite
7) dig
8) ginger
9) jab
10) thrust
11) shove
12) edge on
13) ginger up
14) hustle
15) jolt
16) spur
isim
1) spur on

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

dürtmek anlamı
Gagalamak: Horoz çocuğu dürttü.

Kırcaklı *Nazilli -Aydın

dürtmek eş anlamlısı

değmek
(I) (-e) 1. Aralık kalmayıncaya kadar birbirine yaklaşmak, dokunmak, temas etmek: "Kapıdan bir an birbirimize değerek girdik." -Y. Z. Ortaç. 2. Ulaşmak, erişmek: Mektup elime değmedi. Yaşı on beşine değince... 3. İstenilen yere düşmek, rast gelmek, isabet etmek: Kurşun hedefe değdi.
değmek
(II) (-e) 1. Değerinde olmak: "Benim ömrümün üç günü üç yüz bin liraya değer." -H. Taner. 2. Karşılık olmak: "Evet, onun için her şeyi feda etmeye değer." -A. Kabaklı. 3. (nsz) Zevk veren şeyler hoşa gitmek: Bu kahve değdi doğrusu. 4. Herhangi bir nitelikte olmak: "Babaannem özel bir kadındı. Anlatılmaya değer." -A. Kutlu. 5. Eş değerde olmak: Bütün dünyaya değer gözlerin.
dokunmak
(I) (-e) 1. Nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık vb. niteliklerini derinin altındaki sinir uçları aracılığıyla duymak, değmek, el sürmek, temas etmek: "Bir elektrik zilinin düğmesine dokunduk." -A. Haşim. 2. Karıştırmak: Bu kâğıtlara kimse dokunmasın. 3. (nsz) Almak, kullanmak, el sürmek: "Buğdaydan, bulgurdan ne varsa kimse dokunmuyor, daha zor günlere saklıyordu." -N. Araz. 4. (nsz) Sağlığını bozmak: Bu yemek bana dokunur. Bu hava dokundu. 5. İnsanın içine işlemek, duygulandırmak, etkilemek, koymak, batmak: "Hiçbir gözyaşının bana onunkiler kadar dokunduğunu hatırlamıyorum." -R. N. Güntekin. 6. İlişkin, ilgili olmak, değinmek: Eğitim konusuna dokunan bir yazı. 7. Hafifçe değmek: Rüzgâr estikçe dal antene dokunuyor. 8. Onur, anlayış vb. ile uyuşmaz bir durum ortaya çıkmak: "Erkekte pudra sinirime dokunuyor diyorum, anlamıyorsun." -P. Safa. 9. mec. Tedirgin etmek, sataşmak: "Bu karıncaya dokunmayan çocuk o kocaman adamın oracıkta pestilini çıkaracaktı." -S. F. Abasıyanık.
dokunmak
(II) (nsz) Dokuma işi yapılmak: Halılar dokundu.
tahrik etmek
1) kışkırtmak; 2) harekete geçirmek: "Zamanımızın sanatkârını en çok tahrik eden budur." -S. F. Abasıyanık. 3) cinsel isteği, duyguları artırmak.
uyarmak
(-i) 1. Bir kimseye bir davranışta bulunmamasını söylemek, ikaz etmek: "Mustafa Kemal Paşa gittikten sonra gelen mebuslar beni uyarıyorlardı." -F. R. Atay. 2. Görevini gereği gibi yapmayan kimseye nasıl davranması gerektiğini hatırlatmak, ihtarda bulunmak. 3. biy. Bir canlının herhangi bir organını dıştan bir etki ile görev yapmaya zorlamak. 4. hlk. Öğütle yola getirmeye çalışmak. 5. hlk. Uyandırmak.

"dürtmek" için örnek kullanımlar

Pırkalamak (e): Kurcalamak, dürtmek... Safi (i): saf, arı... BİKERETTE: bir işi tekseferde yapmak, Ne zaman bunu kullansam oha falan
Kaynak: Yakuplu, Çorlu
Övendire: Hayvanları dürtmek, harekete geçirmek için kullanılan, ucu çivili uzun değnek.: Öreke: İp eğirmek için yumağın takıldığı çatallı
Kaynak: Adasarhanlı, Meriç
Vamana Purana elinde çakra ve topuz tutarken Şişa'nın üzerine oturmuş olarak tasvir eder. Agni Purana gada, şanka, kılıç ve dürtmek için
Kaynak: Varahi
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.