düz ne demek?
- 8 sözlük, 19 sonuç.BSTS / Orta Öğretim Terimleri Kılavuzu
düz anlamı
bakınız» yalız.
bakınız» yalız.
BSTS / Teknik Terimler - Gereç
Düz anlamı Osm. Yassı Fr. Plat (cassure)
(kırık)
(kırık)
BSTS / Zanaat Terimleri Sözlüğü
düz anlamı
1. Desensiz fanila. (*Yalvaç -Isparta) 2. Kazak. (*Yalvaç -Isparta)
1. Desensiz fanila. (*Yalvaç -Isparta) 2. Kazak. (*Yalvaç -Isparta)
Güncel Türkçe Sözlük
düz anlamı
(I) sf. 1. Yatay durumda olan, eğik ve dik olmayan: Düz tahta. 2. Kıvrımlı olmayan, doğru, stabil: Düz çizgi. 3. Yüzeyinde girinti çıkıntı olmayan, müstevi. 4. Kısa ökçeli, ökçesiz (ayakkabı). 5. Yayvan, altı derin olmayan: Düz kayık. Düz tabak. 6. Kıvırcık veya dalgalı olmayan (saç). 7. Yalın, sade, süssüz: Düz bir anlatım. 8. Çizgisiz, desensiz ve tek renkli: Düz bir kumaş. 9. is. Engebesiz olan yer, düzlük, ova: "Kardaş gitmem Diyarbakır düzüne / Kızlar peri olsa bakmam yüzüne" -Halk türküsü.
(I) sf. 1. Yatay durumda olan, eğik ve dik olmayan: Düz tahta. 2. Kıvrımlı olmayan, doğru, stabil: Düz çizgi. 3. Yüzeyinde girinti çıkıntı olmayan, müstevi. 4. Kısa ökçeli, ökçesiz (ayakkabı). 5. Yayvan, altı derin olmayan: Düz kayık. Düz tabak. 6. Kıvırcık veya dalgalı olmayan (saç). 7. Yalın, sade, süssüz: Düz bir anlatım. 8. Çizgisiz, desensiz ve tek renkli: Düz bir kumaş. 9. is. Engebesiz olan yer, düzlük, ova: "Kardaş gitmem Diyarbakır düzüne / Kızlar peri olsa bakmam yüzüne" -Halk türküsü.
düz anlamı
(II) is. Düz rakı.
(II) is. Düz rakı.
Tarama Sözlüğü
düz anlamı
1. Düzgün. 2. Müsavi, birbiri gibi. 3. Gerçeğe uygun, doğru. 4. Ova, düzlük, yazı
1. Düzgün. 2. Müsavi, birbiri gibi. 3. Gerçeğe uygun, doğru. 4. Ova, düzlük, yazı
Türkçe - İngilizce
düz anlamı
sıfat
1) flat
2) straight
3) plain
4) smooth
5) level
6) even
7) plane
8) flush
9) horizontal
10) right
11) slick
zarf
1) straight
2) flatways
3) flatwise
ön ek
1) platy-
sıfat
1) flat
2) straight
3) plain
4) smooth
5) level
6) even
7) plane
8) flush
9) horizontal
10) right
11) slick
zarf
1) straight
2) flatways
3) flatwise
ön ek
1) platy-
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
düz anlamı
Ayna.
Ayna.
-Nevşehir
-Niğde
düz anlamı
Kazanların yapılması ve onarılmasında kullanılan bir çeşit çekiç.
Kazanların yapılması ve onarılmasında kullanılan bir çeşit çekiç.
-Amasya
düz anlamı
Ova, kır, düzlük yer.
Ova, kır, düzlük yer.
-Aydın
Tokat -Eskişehir
*Düzce -Bolu
-Samsun
*Zile -Tokat
-Kars köyleri
*Erciş -Van
*Antakya -Hatay
-Kayseri
*Ermenek -Konya
düz anlamı
Rakı.
Rakı.
*Zile -Tokat
düz anlamı
Kare şeklinde çizilmiş ve dörde bölünmüş bir yüzey üzerinde üçer taşla iki kişi tarafından oynanan bir çeşit oyun.
Kare şeklinde çizilmiş ve dörde bölünmüş bir yüzey üzerinde üçer taşla iki kişi tarafından oynanan bir çeşit oyun.
*Antakya -Hatay
düz anlamı
Uygun: Arkadaş ağzı düz gerek.
Uygun: Arkadaş ağzı düz gerek.
-Samsun
*Bor -Niğde
düz anlamı
Kepekli un.
Kepekli un.
-Ankara
düz anlamı
Düz, doğru, düz dönmek; düz getmek
Düz, doğru, düz dönmek; düz getmek
Erzurum
düz anlamı
< ET tüz: düz; doğru; kır; bayır. || duz || düz dönmek: doğru istikametinde dönmek || düz getmek: doğru gitmek || düzde galmak: açıkta kalmak || düz yol: doğru yol
< ET tüz: düz; doğru; kır; bayır. || duz || düz dönmek: doğru istikametinde dönmek || düz getmek: doğru gitmek || düzde galmak: açıkta kalmak || düz yol: doğru yol
düz anlamı
bakınız» dünya
bakınız» dünya
düz anlamı
Doğru
Doğru
Kars
Yerleşim Birimleri Sözlüğü
düz eş anlamlısı
doğru
sf. 1. Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı. 2. Gerçek, yalan olmayan: Doğru haber. 3. Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun: "Bunları sana şimdiden söylemek daha doğrudur." -A. Gündüz. 4. is. Gerçek, hakikat: "Söyleyin doğrusunu, siz insanoğlunun ahlaklı olabileceğine inanmıyorsunuz." -N. Ataç. 5. is. mat. İki nokta arasındaki en kısa çizgi: İki noktadan yalnız bir doğru geçebilir. 6. zf. Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde: Çocuk doğru okudu. 7. zf. Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca. 8. zf. Yakın, yakınlarında: "Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu." -F. R. Atay. 9. e. Karşı yönünce: "Börekçi fırınının karşısındaki dört köşe taşlar döşeli, iki yanı ağaçlı yoldan çarşıya doğru yürüyordu." -Y. Atılgan. 10. mec. Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu.
sf. 1. Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı. 2. Gerçek, yalan olmayan: Doğru haber. 3. Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun: "Bunları sana şimdiden söylemek daha doğrudur." -A. Gündüz. 4. is. Gerçek, hakikat: "Söyleyin doğrusunu, siz insanoğlunun ahlaklı olabileceğine inanmıyorsunuz." -N. Ataç. 5. is. mat. İki nokta arasındaki en kısa çizgi: İki noktadan yalnız bir doğru geçebilir. 6. zf. Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde: Çocuk doğru okudu. 7. zf. Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca. 8. zf. Yakın, yakınlarında: "Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu." -F. R. Atay. 9. e. Karşı yönünce: "Börekçi fırınının karşısındaki dört köşe taşlar döşeli, iki yanı ağaçlı yoldan çarşıya doğru yürüyordu." -Y. Atılgan. 10. mec. Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu.
müstevi
sf. (müstevi:) esk. 1. Her yeri aynı düzeyde olan, düz. 2. is. mat. Düzlem.
sf. (müstevi:) esk. 1. Her yeri aynı düzeyde olan, düz. 2. is. mat. Düzlem.
ova
is. Çevrelerine göre çukurda kalmış, çoğunlukla alüvyonla örtülü, eğimi az, akarsuların derine gömülmediği, geniş veya dar düzlük, yazı: "Tabiatın kırlara, ovalara verdiği doyulmaz güzellikte bir parça var." -M. Ş. Esendal.
is. Çevrelerine göre çukurda kalmış, çoğunlukla alüvyonla örtülü, eğimi az, akarsuların derine gömülmediği, geniş veya dar düzlük, yazı: "Tabiatın kırlara, ovalara verdiği doyulmaz güzellikte bir parça var." -M. Ş. Esendal.
sade
sf. (sa:de) 1. Süsü, gösterişi olmayan, yalın, gösterişsiz: "İki ufak çocuk konuşarak gidiyor; hâlleri o kadar sade, o kadar sevimli ki imrenmemek mümkün değil." -M. Ş. Esendal. 2. Şeker katılmamış (kahve): Sade kahve. 3. zf. (sa:'de) Yalnızca, yalnız, ancak, sadece: "Hem düşünmeli ki insan kısmı sade para ile doymaz." -R. N. Güntekin. 4. ed. Yalın, süssüz, anlaşılır olan (üslup, anlatım): "Lirik şiir en halis şairlerin elinde gayet sadedir." -Y. K. Beyatlı.
sf. (sa:de) 1. Süsü, gösterişi olmayan, yalın, gösterişsiz: "İki ufak çocuk konuşarak gidiyor; hâlleri o kadar sade, o kadar sevimli ki imrenmemek mümkün değil." -M. Ş. Esendal. 2. Şeker katılmamış (kahve): Sade kahve. 3. zf. (sa:'de) Yalnızca, yalnız, ancak, sadece: "Hem düşünmeli ki insan kısmı sade para ile doymaz." -R. N. Güntekin. 4. ed. Yalın, süssüz, anlaşılır olan (üslup, anlatım): "Lirik şiir en halis şairlerin elinde gayet sadedir." -Y. K. Beyatlı.
stabil
sf. 1. Dayanıklı, sağlam. 2. Dengeli. 3. Düz (I). 4. Oturmuş. 5. mec. Kararlı, değişmez.
sf. 1. Dayanıklı, sağlam. 2. Dengeli. 3. Düz (I). 4. Oturmuş. 5. mec. Kararlı, değişmez.
süssüz
sf. Süsü olmayan, süslenmemiş, gösterişsiz, yalın, sade: "Süssüz, boyasız bir genç kız; saçları kısacık kesilmiş." -A. İlhan.
sf. Süsü olmayan, süslenmemiş, gösterişsiz, yalın, sade: "Süssüz, boyasız bir genç kız; saçları kısacık kesilmiş." -A. İlhan.
yalın
(I) is. hlk. Alev.
(I) is. hlk. Alev.
yalın
(II) sf. 1. Gösterişsiz, süssüz, sade (söz, yazı). 2. hlk. Çıplak, kınından çıkmış: "Dışarıdan içeriye ellerinde yalın kasaturalarla polisler daldı." -E. E. Talu.
(II) sf. 1. Gösterişsiz, süssüz, sade (söz, yazı). 2. hlk. Çıplak, kınından çıkmış: "Dışarıdan içeriye ellerinde yalın kasaturalarla polisler daldı." -E. E. Talu.
"düz" için örnek kullanımlar
Tomas Ujfalusi ise, fizyoterapist kontrolünde düz koşulara başladı.
Tomas Ujfalusi, the therapist began to control flat races.
Kaynak: cnnturk.comBağçesinin düz olan bir kısmını sökerek ceviz ağacı dikebilir.
Removing a portion of the walnut tree Bağçesinin sew straight.
Kaynak: giresungazete.netBunun yanında yol her zaman düz ve kamera bakışına paralel ilerlemiyor.
In addition, the path is always straight and parallel to the look of the camera is not moving.
Kaynak: pclabs.com.trBir anda dünyanız ters düz oluyor ve bütün ezberiniz bozuluyor haliyle.
NV News Forums inverted world is going on and all of a sudden as it breaks.
Kaynak: risalehaber.comManuel şanzıman, manuel transmisyon veya düz vites, motorlu taşıtlarda kullanılan bir şanzıman türü. Genellikle sürücü tarafından kontrol
Kaynak: Manuel şanzıman
Kaynak: Manuel şanzıman
Düz kablo, farklı türdeki ağ cihazlarını birbirine bağlamak için kullanılan kablodur. Örneğin bilgisayar ve switch arasında düz kablo
Kaynak: Düz kablo
Kaynak: Düz kablo
Düz lastik ("yarış lastiği" olarak da bilinir) genellikle otomobil yarışlarında kullanılan dişsiz lastik türü. yıllarda üretilen düz
Kaynak: Düz lastik
Kaynak: Düz lastik
Nesir, edebiyat ta düzyazı sanat ı. Dil kurallarından başka hiçbir ölçüye bağlı olmayan düz ve tabu anlatma yolu." "Yunanlılar ın ve
Kaynak: Nesir
Kaynak: Nesir
Ahlatlıbel Düz Yerleşmesi, Ankara il merkezinin yaklaşık olarak 14 km. güneybatısında, Haymana yolu üzerinde yer alan bir düz yerleşmedir.
Kaynak: Ahlatlıbel Düz Yerleşmesi
Kaynak: Ahlatlıbel Düz Yerleşmesi
Kurallı cümle veya düz cümle, herhangi bir dilde cümlenin öğeleri nin o dilin dilbilgisindeki cümle kuruluşu kurallarına göre sıralandığı
Kaynak: Kurallı cümle
Kaynak: Kurallı cümle
Tekeköy Düz Yerleşmesi, Samsun il merkezinin yaklaşık 16 km. güneydoğusunda, Tekeköy yakınlarında yer alan bir düz yerleşmedir.
Kaynak: Tekeköy Düz Yerleşmesi
Kaynak: Tekeköy Düz Yerleşmesi
güneyinde, Musular Mekii'nde yer alan bir düz yerleşmedir. Hasan Dağı ve Melendiz Dağı 'nın kuzeyine düşen volkanik bir arazide Ihlara
Kaynak: Musular Düz Yerleşmesi
Kaynak: Musular Düz Yerleşmesi
güneybatısında, Çakal Köyü'nde yer alan bir düz yerleşmedir. Çakal Deresi'nin oluşturduğu dar bir vadi olan Çakal Vadi'sinin doğu
Kaynak: Çakal (düz yerleşme)
Kaynak: Çakal (düz yerleşme)
Kütahya il merkezinin güneybatısında, 1970 depreminden sonra terk edilmiş olan Dayınlar Köyü'nün aşağı yamacında yer alan bir düz yerleşmedir.
Kaynak: Akmakca Düz Yerleşmesi
Kaynak: Akmakca Düz Yerleşmesi
kuzeydoğusunda yer alan bir düz yerleşmedir. Aslında yerleşmenin bulunduğu bölgenin adı Karaağaç Tarla olmasına karşın en yakın köyün adı
Kaynak: Ovabayındır (düz yerleşme)
Kaynak: Ovabayındır (düz yerleşme)
Yakın Kelimeler
Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
